Bir Filme İçerden Bakmak

Nihayet sinemalarda yaz dönemi sona erdi. Nihayet diyorum zira “yaz döneminde kimse sinemaya gitmez”     düşüncesinde olan Türk sinema işletmecileri yazı genelde çok tutulmayacağını düşündükleri filmlerle geçirirler. Eylül ayının gelmesi ile birbirinden ilginç filmler vizyona girmeye başlıyor. Mesela önümüzdeki haftalarda, Thor 3, Cingöz Recai, Ayla ve Arif v 216 gibi beklenen filmler salonlarda yerini alacak.

Yaz ayları sinema işletmecileri için rehavet içinde geçse de sinema yapımcıları, yönetmenleri ve oyuncuları ile sinema sektörü için hareketli bir dönemdir. Çünkü –filmin konusuna göre değişmekle birlikte- film çekmek için en uygun zamanlar bu zamanlardır. Işık güzeldir, hemen her yerde çalışmak mümkündür.

İzleyicinin bir buçuk iki saatte izleyip geçtiği, hatta bizim de bir iki satırda/paragrafta eleştirdiğimiz ya da tavsiye ettiğimiz filmlerin aslında haftalar belki de aylar süren çalışmalar ile çekildiğini bilirsiniz. Peki, hiç bir filmde oynamak istediğiniz oldu mu? Eğer olduysa yazıyı dikkatli okumanızı ve ne istediğinizi bir kere daha düşünmenizi öneririm! Bu yazıda dışardan eleştirmek yerine işe film setinden bakıp film yapım sürecinden bahsedeceğim. Çünkü Ahmet Ziya Sekendiz’in yazıp yönettiği Şeker Dükkânı adlı filmde ben de oyuncu olarak rol alıyorum ve çekim sürecini tecrübe etme imkânı buldum.

Filmde Mustafa Kadir Çelik ile başrolleri paylaşıyoruz. Romantik bir film olan ve dram özellikleri de taşıyan Hindistan esintili şarkılı-danslı yapımda Türkiye’ye gelen Hindistanlı bir genç ile bir Türk kızının aşk hikâyesi anlatılıyor. Hem Hint hem de Türk sinemasının kodlarını kullanan filmin senaryo yazımı bittikten sonra oyuncular olarak çalışmalara başladık. Ezberler ve provalar ile çekimlere hazırlandık. Çekim günlerimiz ve hangi gün hangi sahneleri çekeceğimiz belli. Bu nedenle önümüzdeki haftalar için programlarımızı ona göre yapmaya çalıştık.

seker-dukkani-ekibi
İlk defa film çekimi izleyen birinin dikkatini çeken şey çok fazla tekrar yapılıyor olmasıdır. Yani öyle hemen “çektik bitti” olmuyor. İlginçtir, bazı seyirciler filmlerin kendi süresi içinde çekilip bittiğini düşünüyorlarmış. Yani mesela film 100 dakika ise 100 dakikada çekildiğini zannedenler varmış. Açıkça söylemek gerekirse, sekiz saat süren günlük çalışma içinde defalarca tekrar sonunda elde edilen süre ancak beş dakika kadar olabiliyor. Neden Sekiz saat derseniz cevap basit: Kimsede daha fazla çalışmak için hâl kalmıyor!
Şeker Dükkanı Ekibi

Çalışma programına uysak da özellikle dış mekân çekimlerinde zaman zaman akşama kaldığımız ve gün ışığı gittiği için sahne yetiştiremediğimiz de olmadı değil. O zaman o sahnelerin çekimi uygun olan bir başka güne kalıyor. Ekibimiz öyle çok geniş değil. Yönetmenimiz Ahmet Ziya Sekendiz ve aynı zamanda akademik seviyede bir sinema bilgisine de sahip olan Semih Göncü, çekimden ışığa hemen her şeye yetişiyorlar.

Benim de diğer oyuncular gibi görevim senaryoyu ezberleyip, rolü zihnimde oturtup en iyi şekilde oynamak. Sahneleri hem aynı hem de farklı açılardan defalarca oynuyoruz. Böylece en hatasız haline ulaşabiliyoruz. Hata derken sadece lafları karıştırmak ya da unutmak anlaşılmasın. Bazen doğaçlama olarak ya da istemeden yaptığımız bir mimik, bir hareket bütün sahnenin bozulmasına neden olabiliyor. Mesela “Elini o kadar kaldırma” ya da “kadraj dışına çıktın.” İfadelerini duyabiliyoruz. Bu da genellikle “tekrar alıyoruz” şeklinde devam ediyor.

 

olca-karasoy-ve-ahmet-ziya-sekendiz-hindistandae

Bir de yönetmenin perfect shot dediği bir şey var. Kısaca şu: En iyi olduğunu düşündüğü hale kadar tekrar çekimler almak. Ama en iyi haline ulaşınca bitti sanmayın! Bir tane de yedek çekiliyor!

Birçok yapım gibi Şeker Dükkânı da sesli çekiliyor. Lakin sesli çekilen filmlerde de duruma göre kısmi dublaj yapılıyor. Şeker Dükkânı’nda da kısmi seslendirmeler yapılacak.

İlginç bir bilgi paylaşayım: Film hikâyesinin bir kısmı Hindistan’da geçiyor. Ancak Hindistan sahnelerinin büyük kısmı Türkiye’de çekiliyor! Aynı şekilde Taksim Tarlabaşı’nda geçen bazı sahneler de İstanbul’da, Kariye’de çekildi. Çekimden sonra kontrol amaçlı yapılan kaba montajlarda gördüğüm kadarıyla fena da olmadı. Çekim sürecinde yaşananları ve ortaya çıkanı görünce şaşırmamak elde değil. Yönetmen kafasında kurguladığı hikâyeyi bize oynatıp daha sonra onu montajda bambaşka bir hale büründürüyor.

Ne var ki çekim bitince film bitmiş olmayacak. Daha belki aylar sürecek olan kurgusu, müziklerin tamamlanması, seslerin – efektlerin hazırlanması ve nihai hale geldikten sonra izleyiciye ulaştırılması gerekiyor. Kısacası, film yapmak zannettiğimiz kadar kolay değil. Ben sadece oyuncu olarak bile çok yorulduğumu ifade etmeliyim. Ama yorucu da olsa bir filmde yer almak benim için önemli bir deneyim.

 

olca-karasoy-hindistanda-bir-dugunde

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir