La Ceremonie için macera ve gerilim filmleri ile tanınan Fransız yeni dalga hareketi üyelerinden olan yönetmen Claudel Chabro’un en iyi filmi desek çokta yanılmış olmayız sanırım. Chabro, Ruth Rendall’in ‘a judgement in a stone’ (Taştan Hüküm) isimli romanından uyarladığı filmini ‘son Marksist filmi’ olarakta tanımlıyor. Dediği üzerede film buram buram Marksizm kokuyor.
Burjuva bir aile olan Lelievreler şehirden uzak, büyük ve gösterişli malikaneleri için hizmetçi ararlar ve filmimiz Catherine Lelievre’nin hizmetçilik için Sophie ile görüşmesiyle başlar.
Sophie, sessiz,sakin, utangaç bir kadındır. Kısa zaman içinde ilçe merkezindeki postanede çalışan Jeanne ile yakın arkadaş olurlar. Jeanne, sophie’nin tam tersine enerjik, hareketli birisidir, insanlar tarafından da tuhaf olarak tanınır.
Gün geçtikçe Lelievre’nin güvenini kazanıp verdiği iyi hizmetler ile onları memnun eden Sophie kendisini ezilmiş hissetmeye başlar. Ailenin burjuva yaşam tarzı Sophie’ye ağır gelmeye başlamıştır. Özellikle okuma yazma bilmediğinin ortaya çıkmasından sonra Sophie, Lelievrelere karşı içten içe büyük bir öfke duymaya başlar. Jeanne’de bu durumun artmasında büyük bir etkendir çünkü sürekli Sophie’yi etkiler ve kışkırtır. Ve nihayetinde Sophie ve Jeanne burjuvazının bedelini Lelievrelere ödeteceklerdir.
Eşitsizlik üzerine kurulan hiç bir şeyin sağlıklı olması mümkün değildir. Özellikle sınıfsal farklılıklar söz konusu ise. İyi, cömert, anlayışlı olmanın bile sınıf kinini, adaletsizliği ortadan kaldırmaya yetmeyeceğini bu filmde çok iyi bir şekilde görebiliyoruz.
Ayrıca belirtmeden edemeyeceğim: genellikle filmde bir yerlerde silah görünüyorsa o silahın elinde sonunda patlayacağı kuralı bu filmde de geçerli.
Filmin en başından itibaren Sophie’nin tuhaf davranışları ile zaten bir gerilimin bizi beklediğini anlayabiliyoruz. Ama filmde ilginç bir şekilde sıradan bir burjuvazi ailesi davranışı beklediğimiz Lelievler tam tersine kibar, anlayışlı, mütevazi olarak karşımıza çıkıyor. Lakin bu aile iyi insanlardan oluşuyor olsa da iki sınıfın arasında ki farkı ortadan kaldırmaya yetmiyor.
Filmde burjuvazıyı özellikle televizyon temsil etmektedir. Lelievleri aileside Sophiede televizyon izler ama izledikleri programlar ve izleme şekilleri sınıfları vurgular. Lelievrleri televizyon izlerken şık bir şekilde görürürz ve opera izlerler lakin Sophie yere oturarak bohen bir şekilde eğlence programları izler.
Sohie işine bağlı, makineleşmiş bir karakterdir. Bunu soğuk, içine kapanık tavırları ile anlarız. Marx’ın ‘yabancılaşma’ kavramını Sohiede tam anlamı ile görebiliriz. Emeğine ve kendisine yabancılaşmış donuk bir kadındır Sohie.
Ailenin müziğe özellikle operaya olan özel ilgisi, büyük kitaplıkları ve bunun karşısında Sohienin bütün bu entelektüel ,, yüksek kültür ürünlerine karşı olması hatta okuma yazmada sorun çekmesi bize işçi sınıfının genel yapısını da yansıtmaktadır. Film sonunda kitaplara ateş etmesi de bunu özellikle vurgular.
Catherine Lelievrenin sürekli kibar davranışları ve şık giyimi bize erkeklerin standart güzellik algısını ve burjuvaziyi vurgularken diğer tarafta Sophienin erkeksi kıyafetleri ve tavırları sınıfsal farklılık belirgin hale getirir. Burjuvazının meşhur çekirdek aile yapısına sahip olunması da ayrı bir vurgudur. Bu sebepten dolayıda Sophie, Catherineye karşı bir öfke ve yoğun kıskançlık hisseder. Böylece Lelievre ailesi için büyük tehlike çanları çalmaya başlar.
1995 yapımı burjuvazinin ustaca eleştirildi La Ceremonie için son söylenecek şey kesinlikle izlenmesi gerektiği olmalıdır sanırım.
Güzel ve bilgilendirici olmuş. Elinize sağlık.