DIŞAVURUMCU ALMAN SİNEMASI
Alman sanatını bir dönem derinden etkileyen dışavurumculuk, en geniş tanımıyla sanatın dış dünyayı yansıtmasında plastik kaygılardan çok duygusal öğelere yer vermesi, dış dünyanın izlenimlerini doğadaki yansımasından çok, biçimlerini bozarak bireyin iç gerçekliğini dışa vurması ile biçimlendirmeyi sağlamasıdır. Sanatçıya ait zihinsel nitelikteki gerçekliklerin bir sanat yapıtında somutlaştırılması işlemidir. Doğalcılık ve izlenimciliğin karşıtı olan ve ruhsal yaşantının içerikleriyle tinsel içerikleri dile getiren çağdaş sanat akımıdır. Dönemin sosyo politik durumuna sonrada izlenimcilik ve doğalcılık gibi dönemin egemen akımlarına bir tepki olarak doğan dışavurumculuk, önce resim ve edebiyatta ama sonrasında sinemada 1925‟lere kadar özellikle Almanya’da etkili olan ve Almanya’dan Avrupa’ya yayılan bir akım olmuştur. Dışavurumculuğu öncelikle büyük bir sarsıntı olarak yaşanan bu toplumsal bunalım çerçevesinde incelemek gerekir. Emperyalist ülkeler bozguna uğramış, enflasyon yerleşmiş, savaş bütün hayalleri yıkmış, kısacası devlet iflas etmiştir. Burjuvazinin gelenekçiliğe boyun eğişi karşısında, Dışavurumculuk Alman ruhunun bir patlaması, değişik ve özgürleşme sanatı olarak doğmuştur.
Dışavurumculuk bir yandan imparatorluğun doğrultusundaki bir kültüre karşı başkaldırma, diğer yandan topluma yöneltilmiş bir suçlamadır. Bu çağın insanı yalnızdır, kendine yabancılaşmış, her türlü ilişkiden kopmuş, umutsuz bir varoluş korkusuna kapılmıştır. Tedirginlik ve güvensizlik duygularından kaynaklanan Dışavurumculuk, bir başkaldırıyı yansıtır.
1920‟de “Das Cabinet des Dr. Caligari” nin (Dr. Caligari‟nin Muayenehanesi) gösterime girmesi ile sinemada da bir akım olarak var olan Dışavurumculuk, Dışavurumcu sinemada kökenlerini resimden ve tiyatrodan almaktadır. Dışavurumcular, yorumlama ve yaratma haklarını savunarak amaçlarının tiyatroda bağımsızca yaratmak, sahneye uygulanışı düzenlemek olduğunu söylerler. Freud’a dayalı, düşsel, ezoterik, nitelikde plastik ve mimari bir sembolizmdir. Burada da, aynı şekilde düşey çizgilerin fışkırması, eğrilerin yumuşaklığı, kürenin bütünlüğü ve düz, kırık, yatay, köşegen çizgilerin diğer erdemleri üzerine kurulmuş oylumların, biçimlerin bilinçaltını çağrı ve bunlara uygun karşılıkları uyandıran, dinsel törenlerin sembolizminin esasında bulunur.
Dışavurumcu Sinema Özellikleri
Dışavurumcu filmlerde temelini dışavurumcu tiyatrodan alan dekor anlayışının hakim olması söz konusudur. Bu dönemde dışavurumcu film sıfatını haiz olan filmlerin kiminde “Das Cabinett des dr. Caligari” (Dr. Caligari‟nin Muayenehanesi) filminde olduğu gibi dışavurumcu anlayıştan gelen ressamlar dekor tasarımında görev alır.
Dekor çoğunlukla üzerinde çarpık, titrek ve düzensiz beyaz çizgiler ve alanlar olan siyah duvarlardan oluşmaktadır. Bunların görevi veya rolü film görselindeki hareketi ve ritme olumlu anlamda katkı sunmak tercih edilmiş çekim açılarına da seyircinin izlemesi açısından uygunluk arz etmesi olmuştur. Bu çizgiler oyuncuların kostümlerinde de devam ettiriliyordu, oyuncuların performanslarının altını çizmek ve hareketsiz sahnede bulundukları hallerde dekor anlayışının bir parça olmak anlamını taşır. Bu film dekor anlayışı açısından uç noktaya varılmıştır.
Dönemin dışavurumcu filmlerinde tekniğin rolü büyüktür zira dışavurumculuk kendine tematik olarak aldığı soyut, düşsel atmosferin ve bununla beraber esrarengiz, korkutucu ve bilinmez karakterlerin nitelendirilmesinde ve canlandırılmasında genel anlamıyla tekniğin ama daha detaylı düşünüldüğünde kameranın, ışığın ve efektlerin rolü büyüktür. Özellikle dönemin dışavurumcu film örneklerinde görülen temel teknik unsur yahut
bir diğer adıyla efekt, iç içe geçen karelerden elde edilen aynı anda iki farklı yerde aynı insan görüntüsü elde etme hali yahut “Der müde Tod” (Yorgun Ölüm) filminde olduğu gibi ölüm meleğinin kendi görünüşüne geri dönmesi ve ölen kişinin ruhunun bedeni terk etmesi halinde olduğu gibi sıklıkla kullanılmıştır.
Dışavurumcu filmler arasındaki kurulan bağıntılar yahut var olan paralellikler nedeniyle dışavurumcu filme has özellikler kısmında belirli bir müzik unsurundan bahsedebilmek mümkün değildir.
Dışavurumcu filmlerin senaryolarında genel olarak bir dış ve iç dünya varlığından söz etme hali söz konusudur, bu hal kurmaca dünyanın çifte olması hali olarak da dile getirebilir. Kurmaca dünyanın çifte olması hali birçok dışavurumcu örnekte rüya olarak sunulmuştur. Kahramanların kurmaca hikayeleri doğrultusunda yaşam kazanmaları yoluyla gerçekleşmektedir. Bu çifte yaşamlılık hali dışavurumcu sinemada sıklıkla görülmektedir. Bu durum bir yandan seyircideki şaşkınlık, korku gibi alelade izleyiciyi bu filmlerden etkilenmesini sağlayan etmenlerin anlamını ve önemini tetikleyen bir durum iken diğer yandan da dışavurumculuğa hak etsin yada etmesin yahut bir başka deyişle her dışavurumcu örneğe uygulanabilir olsun yahut olmasın çifte yaşamın bu tipte sunumunun metaforik olarak şeytani beyin, kötücül güç, üst erk, hiyerarşik statü tarafından aldanma tehlikesinin dolaylı yolla gösterilmesi yorumlarını doğuran önemli nedenlerden birini oluşturuyordu.
Kostümler tamamen bu anlayışın ürünü olarak kostümlerin kollarında, üzerinde tıpkı dekorlarda olduğu gibi çizgiler, motifler uzanmaktadır. kostüm bazen dışavurumcu olmasa da karakterin niteliği gereği çok da gerçeklik göstermeyen bir kostüm havasına bürünse de yahut tamamen dışavurumcu çizgiler, motifler, semboller dolu olsa da tek başına dışavurumcu havayı yansıtmaya yetmez, kostümde ışık, makyaj, dekor ve özellikle oyunculukla birlikte bu çoklu yapının unsurlarından biridir.
Das Cabinet Des Dr. Caligari Filmi Üzerinden Akımın İncelenmesi
Dr. Caligari‟nin Muayenehanesi filmi sanatsal bakımdan sinema tarihinde ki en etkili filmlerden birisi olmuştur. Ayrıca dışavurumcu sinemanın ilk ve en önemli filmi olarak kabul edilmektedir. Filmde resim sanatı özellikle göze çarpar. Etkileyici ve akımın vazgeçilmez unsuru olan resimlerle hazırlanmış arka planlar ve gölgeler yağlı boya ile çizilmiştir.
Akıl hastanesinde yatan Francis’in delice bakışı filmde gösterilmiştir. Filmde Francis’in hayal dünyası yansıtılmıştır. Filmin sonunda Dr. Caligari’yi suçlayan seyirciye Caligari’nin akıl hastanesinde doktor olduğunu, Francis’in ise bir deli olduğunu gösterilerek şaşırtılmıştır.
Dışavurumcu akımın temel özellikleri olan büyük alanlarla çalışmak, detayları minimize etmek, objelerin hatlarının olabildiğince keskin şekilde ve güçlü bir ifade ile vurgulanması bu filmde çok açık bir şekilde görünmektedir. Film korku filmi unsurlarını da içinde barındırmaktadır. Film dışavurumculuğun zirve yaptığı yıllarda, bu akimin önemli temsilcilerinden Robert Wiene tarafindan çekilmiştir.
Film de bir delinin hayal dünyasını gösterilmiştir. Figürün, karakterin ruh hali yansıtılır. Caligari bir anlamda zalimliğin ve endişenin, düşün ve gerçeğin karışımı bir ruh halini temsil etmektedir. Işık – gölge zıtlığı sık sık kullanılmıştır. Filmde gölgeler sürekli gösterilir. Gölgeler ile birçok anlatım yapılmaya çalışılmıştır. Film düzenlenmiş bir grafik komposizyonu gibidir. Donuk yüzler ve karanlığın ağır olarak kullanımı görülmektedir. Örneğin Cesar’ın, Jane’ni kaçırmaya geldiği sahnede Jane’nin yatağı beyaz, Cesarı’ın yüzü ve konumu tamamen siyah gösterilmiştir. Ceras’ın karanlık ve kapalı bir karakter olması onu katil olarak algılanmasını sağlamıştır. Abartılı makyajda dikkat çekmektedir. Karakterlerde yoğun ve ürpertici makyajlar görülmektedir.
Duvardalar da ki çizili, boyalı ruhsal dalgalanmaları çağrıştıran şekillerle hem görsele hem de içeriğe dair söz söyleyen dekorudur. Dekorun yan duvarı farklı eğik çizgiler ve şekillerle bezenmiştir. Yamuk dörtgenin pencereler, zemine yansıyan ışığın zeminde yarattığı sivri ve eğit çizgiler, son derece abartılı geometrik ama simetrik olmayan, bozuma uğramış şekiller bütünü ekrana yansıtılmış. Duvarlar da sıklıkla birbiri ile karşıt keskin, kırık ve filmin genel dekor anlayışına uygunluk gösteren hatlar, biçimler kullanılmıştır.
Dışavurumcu akımda sembolik olarak önem arzeden merdiven unsuru birkaç farklı dekorda vurgulanmıştır. Bunlardan ilki şehrin genel planı resminin arka fonunda sahneye doğru yükselen merdiven ile şehre geliş veya şehirden ayrılışın anlatıldığı ve birkaç farklı sahnede kullanılan dekordur.
Dışavurumculuk tipik özelliklerinden olan perspektif yoksunluğu ve ön arka plan uyumsuzluğunun tipik örneği olan dekorda arkada şehrin resmiyle koyu demirden yapılı bir dekor merdivenin yarattığı tezat tam da dışavurumculuğun istediği türdendir. Bunun filmde ilk ve en etkili kullanımı Dr. Caligari olduğu sonradan anlaşılacak olan yaşlı ve garip bir adamın şehre gelmesidir. Yine dışavurumcu dekorun örnekleriden biri önce Francis ve Alan’in hemen akabinde gizemli Caligari’nin geçtiği sokak dekorudur.
Bir diğer önemli dekor filmde kimi zaman birkaç figüranın kimi zamanda Francis’in yürüdüğü birkaç kez kullanılan boş sokak dekorudur. Bu sokaklar kasıtlı şekilde abartılmış ve beyazların patladığı ışıklandırma altında basit dekorlardan oluşan sahnelerdir. Filmin önemli sahnelerinden yamuk üçgen, kesik koniler şeklinde uzanan boyama teknikleri de göze çarpmaktadır.
Dekor bütünüyle yenilikçidir. Dışavurumcu tiyatrodan ve resimden öğeler taşır. Birçok sahnede, arka planda, zeminde yapılan şekiller, figürler ve boyamalar dekorun plastiği açısından önemli ve filmin sembolik anlatımının doruklara çıkmasında önemli etkendir.
Beden dilinin ve mimiklerin abartılı kullanımı söz konusudur. Duygular izleyiciye bu şekilde kolayca aktarılmaktadır. Filmde görüldüğü üzere dekorlar, makyajlar ile küçük bütçe ile büyük bir emek harcanmıştır.