Teşekkürler, Hank hayatının içine muazzam sıçtın…
Selamlar efenim, ne var ne yok? Nasılsınız?
Bu gün bambaşka bir yazıyla karşınızdayım. Californication denen muazzam varlığı inceliyeceğim. Tabi sadece 1.sezonunu… Bu müthiş şeyin konusu hepimizin aslında normal hayatının bir parçası olan şeylerin tamamen karıştırılmış ve içine tamamen Rock, Uyuşturucu ve Cinselik katılmış bir yapıt. Şimdi muhtemelen diyeceksiniz ki bu çok argo bir inceleme olmayacak mı? Evet, olacak. Çünkü, baş karakterimiz olan Hank Moody yeraltı edebiyatı yazarı. Yaşayıp, başına getirdikleri de tamamiyle bir yeraltı edebiyatı konusu… Gerçek hayatta da yazılı olan ve bir dizi karakterinin yazdığı nadir kitaplardan olan ”Tanrı Hepimizden Nefret Ediyor” adlı kitabının ardından başına gelen hikayeyi özetleyen Californication incelemesine hazırsanız başlayalım.
İlk bölümde, Hank Moody abimiz bir kilisede başlayınca, hepimiz ne kadar imanlı, dürüst ve güvenilir bir abi diyerek masum masum izlesek de rahibeyle oral birliktelik yaşamasının ardından bir kadının yatağında uyanışını görüyoruz. Karakterimiz Hank aslında bölümün başında dediği gibi hiç kiliseye giden biri olmamakla beraber; içki,uyuşturucu ve ne kadar kadın varsa hepsiyle beraber yatabilecek bir seks bağımlısı. Tabi nasıl olmasın? Abimiz yakışıklı, abimiz sempatik, abimiz bir yazar… Amma velakin karısını Bill isimli keltoşa kaptıran Hank abimiz, kızı Becca ile sadece pazar günleri görebilen berbat bir baba… İlk bölümlerde karısı Karen’a ”Dön bebeğim, valla çok özledim” tavırları koysa da, ne kadar depresyonda olsa da, geçen bölüm sayısına bir kadın olmak üzere, kitabını film yapıp onu bir halta çeviremeyen yönetmenin karısından, karısını çalan Bill’in karısına kadar her dişiyle yatıyor oluşu bizi, bizden aldı.
Kızı Becca, sorunları olan genç bir kız. Dizi boyunca Hank abimiz elinden gelen ne varsa kızı ve onun mutluluğu için yapsa da zaman zaman Becca babasına bakıyormuş gibi pozisyonlar da oluşmuyor değil. Zira adamın evinde her gün başka kadın bulunduğu , her gün başka olay yaşandığı için oraya buraya olur olmadık pozisyonlarda yatması, evinin dağınık olması gibi durumlarda iş kızı Becca’ya düşüyor. Bu durum zaman zaman babasına kızmasına, küsmesine, darılmasına ve onan nefret etmesine de yol açsa, Becca babası olmadan da yapamıyor.
Her ne kadar, ”Oğlum bak düzelmelisin, oğlum bak karına dönmenin yolunu bul” diyen Runkle adlı bir dostu da olsa, o dostunda, sekreterine sarktığını ve karısını yoldan çıkardığını görünce, çok da yol alamayan Hank abi, oturuyor ve bir kitap yazıyor. ”Seviş ve Yumrukla” adlı bu kitap, Bill’in 16 yaşında kızı -ki Hank ile sevişirken suratına yumruk attığında gelen ilhamın kaynağı olan da bu kız- kitabı kaçırıyor, kitabı da kendi yayınlamak istiyor. Hank abi kızgın, Hank abi öfkeli adamın kızıyla arası bozuk, son model arabasını çalıyorlar, karısı Karen desen bir başkasıyla evlenecek. Kitabı da bunun üstüne çalınınca ”Daha ne olabilir ki?” derken, babasının ölüm haberini alıyor. Hank, babaya kızgın. İlle de cenazesine gitmem deyip druyor. Karısı ”Olsun canım bak bu senin baban sonuçta” diye diye yollamaya çalışıyor ama nafile. Tabi bu konuşma ve moral vermenin ardından depresyonun dibine girdi diyoruz ki, abi karısıyla yatakta uyanıyor. Hank mutlu, Hank’in dertler uçup gitmiş. Düşünüp taşınarak çekip gidiyor babasının cenazesine.
Velhasıl, artık karısının evlenişini kabullenen Hank Moody abimiz, düğüne kızı Becca’yı da götürüp evliliği izlerken, ne oluyor ne bitiyor biz anlamadan akşama doğru bir bakıyoruz ki…. Karen atlamış arabaya, Hank ile beraber yaşama fikrini de almış yanına, diğer yanlarında da kızları Becca. Basıyorlaaar gidiyor.
Yani özetle, bütün sezon bu… Gelelim yorumuma…
Hank Moody’nin kitabını da okuyorum bu arada. Tek kitabı olması üzücü… California’nın çok abartılan ve süslenen hayatının aslında içinde ne tarz dram barındırabileceğini ele alan bir yapım. Gece hayatı, Kokain, abartılı seks, bolca içki vb. günümüz gençlerinin özendiği her şeyin aslında dozajının dışında açtığı sorunlara değinen güzel bir dizi. En azından Shameless kadar abartılı bulmuyorum. Ha bire, Rock şarkıları çalan bu dizinin müziğiyle ilgilenen her kimse ellerinden öpüyorum. Zira ben, Califronication sonrasında, ”Yahu benim müzik zevkime bak, adamların dinlediklerine bak. Hemen gidip bir müzik listesi hazırlıyorum.” demeden edemedim. The Rolling Stones’dan My Morning Jacket’a Bob Dylan’dan Foo Fighters’a bir sürü rock şaheserini bünyesinde barındırması bambaşka bir olay. İlk sezonda önümüzdeki günlerde adını Justice League’de duyuracak olan Amber Heard’ın da Hank abimizin dizisinde bulunduğu detayına da dikkat etmedik değil. Tabi bu yapımda karşımıza deniz kraliçesi Mera olarak değil, kendi olarak çıkıyor. Hank abimizin kitabının içine edilen film vardı ya hani. Oradaki aktör abla işte.
Bonus Olarak;
Tanrı Hepimizden Nefret Ediyor adlı kitabını kısaca anlatmak gerekirse, bana bu dizinin öncesinde Karen ile Hank ne yaşamışsa onun başka bir hikayede yaşanmış hali gibi bir şeydi. Hank abi, içinde deli bir ex-sevgilisi, zaman zaman hallendiği kankası ve de uyuşturucu pazarlığı yaparken karşılaştığı bir aşka sahip deli dolu, genç asi ve pis bir rocker elemanın hikayesini anlatıyor. Yani kitabın içinde bir şeyler var mı? Evet fazlasıyla, hem kült oluşu hem güzel oluşuyla acayip de sarıyor. Tavsiye ederim, diziyi izleyin, kitabı okuyun, okutturun. Fevkalade bir yapım.
Sizin eğer sevdiğiniz incelememi istediğiniz diziler varsa yorumlara bekliyorum.