A . Sinema’nın Teknolojik Seyri
Sinemanın gelişimi, teknolojinin gelişimi ve değişimi ile paralel ilerler. Örneğin teknolojinin sembollerinden biri olan “elektrik” film yapımı için en önemli unsurlardan biridir. Müzik, müzik aletsiz, dans kostümsüz, resim boya olmadan, bir kömür parçası ile bile yapılabilir. Ancak sinema, mekanik/elektronik bir alet olan kamera olmadan yapılamaz.
- Çekim
Sinemanın “pahalı” bir sanat olduğu ötenden beri söylenegelir. Bir sinema eseri üretirken görünür masraf kalemlerinin iş gücü ve kullanılan malzemelerin (kamera, film, ışık vs.) yüksek maliyetli oluşu, 7. Sanatın üretim sürecinin herkesin ulaşamayacağı bir noktada durmasına neden olmuştur.
Bununla birlikte 1980’lerin başında “camcorder” adı verilen VHS/Betamaks video kameraların ortaya çıkışı ile sinema da isteyen hemen herkesin film çekebileceği bir mecraya doğru ilerlemeye başladı. O yıllarda görüntü kalitesi standart film kamerasının yanına bile yaklaşamasa da 1980’lerde bir çok Türk sinemacı Video piyasası için Betacam kameralarla çekilip analog olarak kurgulanmış pek çok film ürettiler.
İlk çekilen filmlerde gördüğümüz sabit kamera sistemi kısa sürede aşılmış ve Manaki kardeşler’in çektiği görüntüler ile haraketli çekimin ilk örnekleri günümüze ulaşmıştır. Buna rağmen 1900lerin başlarındaki kameralar daha ağırdı. Manaki kardeşlerin kullandığı Bioscope 300B model kamerasının objektif ve tripod olmadan ağırlığı 2.5 kilogram idi. (Stardelov, 2014, s.96)
Manaki Kardeşler’in görüntüleri aynı zamanda “gizli kurgu” özelliği de taşır. Manaki Kardeşler, filmlerini kurgulayarak çekmekteydiler. Böylece çekim bitince, kurgu da bitmiş oluyordu. Bu da
akla Manaki Kardeşlerin iki kamera ile çalışmış olabileceği yönünde bir düşünce getirmektedir. (Aktaran Stardelov, 2014 s. 121)
Günümüzde sabit disklere çekim yapan daha portatif kameralar ile üstün kalitede görüntü alınabilmektedir. Steady Cam denilen giyilebilir kameralar da, daha özgür hareket alanı sağlamıştır.
- Kurgu
Klasik anlamda bildiğimiz kurgu ise çekim anında değil, çekimden sonra montaj masasında yapılır. Dijital kurgu imkanının ortaya çıkmasından önce, yakın zamana kadar “Mekanik kurgu” yapılmaktaydı. Film kurgulanırken gerçekten “kesilir”di. Eğer yanlış kesilirse film parçalarının yeniden kopyasının çıkartılması gerekiyordu. (Özkoçak, 2009, s.98)
Teknolojik gelişmelerle önce analog ardından da dijital kurgulama sistemleri çıktı. Böylece asıl filme hiç dokunmadan, bilgisayara aktarılan parçalardan kurgu yapma imkanı doğdu. (Özkoçak, 2009, s.99)
- Özel Efektler
Özel efektler de sinemanın başlangıcından bu güne, teknoloji ile beraber yol almıştır. The Great Train Robery (1903) filminde, aktörün kopan bir kafayı trenden aşağı atması, ya da telgraf ofisinde camdan görünen trenin daha sonra montajda oraya konması gibi.
İlerleyen yıllarda Georges Melies, stop motion, superpoze gibi temel teknikleri kullanıp geliştirerek sinemadaki özel efektlerin öncülerinden biri oldu. (Aktaran Aslanyürek, 2013, s.34)
1980’lerde Tron, Terminator: The Judgement Day, Jurrasic Park ve The Matrix gibi filmler ile dijital efektler sinemada yer bulmaya başladı.
- Teknoloji , Seyri Nasıl Değiştirdi?
İlginçtir ki, Sinema, -her ne kadar başlangıç noktası Lumiere kardeşlerin aleti kabul edilse de- Onlarca yıl süren sinema salonlarının “film izlenecek tek mekan” olma lüksünden sonra Edison’un kinetoscope cihazının durduğu noktaya doğru ilerlemektedir. Kinetoscope, kişiye özel bir film gösterim cihazıydı. VHS, DVD ve on-demand teknolojileri ile sinema “kişiye özel” noktasına doğru ilerlemektedir. Özellikle gelişen ses teknolojisiile evde bile sinema salonundaki sesin yakalanabilmesi, Plazma ve LCD televizyonların ya da projeksiyon cihazlarının sağladığı dev ekran ile artık evde sinema zevkine yakın tatlar almak mümkün olmaktadır.
- 3D Teknolojisi

Avatar (2009) filmi ile dünyamıza bir kere daha giren 3D teknolojisi , artık özel gözlüğe bile ihtiyaç olmadan evlerimize kadar ulaşmıştır. Kimi Led televizyonların evde sunduğu bu yeniğin kökeni aslında 1952 yılına uzanır. Bwana Dewil adlı film, üç boyutlu hale getirilir. Film kartondan yapılmış poloroid gözlükler ile izlenmekteydi. “Kucağındaki Aslan” sloganı ile tanıtı8lan film, izleyici üzerinde etkiler uyandırdı. Yılda otuz kadar üç boyutlu film yapıldı. Bu filmlerde, aktörler izleyiciye doğru ateş ediyor ve saldırıyorlardı. Ancak sürekli değişen görüntü ve ekranda oluşan hayaletler, 3D teknolojisinin henüz yetersiz olduğunun göstergesiydi. Karton gözlüklerin kalitesinin düşmesi, görüş açısını zorlaması ve baş ağrısına neden olması, ilk 3D girişiminin sonunu getirdi. (Bergan, 2008, ss.45-46)
3D teknolojisi yılmayacak daha sonraki tarihlerde de kendisini yenileyerek karşımıza çıkacaktı.
- Yetişkin ve Çocukların Görme Biçimi
İnsanlar yaşlandıkça algılama güçleri de azalır. Duyumsal bilgileri meydana getiren bağımsız parçaların kendisine odaklanma yetisini yitirir. Yetişkinler bazı olayları daha doğru algılayabilirler. Ama bazı olaylar da çocuklar tarafından daha doğru algılanabilir.
İnsan, 12 yaşına ulaştığında (yaklaşık ergenlik çağı) dünyayı daha iyi algılamak için duyumsal bilgileri birleştirmeye bağlar. Yetişkinler, görüntü ve sesi tek bir algı içinde birleştirirler. Yani mesela yetişkin havlayan bir köpek görürken, sekiz yaşında bir çocuk köpek ve havlamalar olarak iki ayrı şey algılar.
Tek bir hissin parçalara ayrılması, çocukların ayırdığı gibi, aslında daha temeldir. Araştırmacı Dr. Marko Nardini yetişkinlerin bir şeyi düzgün görebilmek için bir çok veriyi birleştirmeleri gerektiğini belirtmektedir.
Normal bir filmde perspektif algısı vardır. Bir koridorun sonunda bulunan bir objenin daha uzakta olduğunu filmde algılayabilmemiz gibi. Bir gözümüzü kapatsak bile filmde o objenin uzakta olduğunu algılayabiliriz. 3 boyutlu filmlerde ve gerçek hayatta ise, ancak iki gözümüzle algılayabileceğimiz binoküler derinlikte bilgiler bulunur. Binoküler bilgileri, ancak iki gözümüzle algılayabileceğimiz şeyler olarak tarif edebiliriz.
University College London ve Birkbeck, University of London’da yetişkinler ve çocukların perspektif ve binoküler derinlikteki bilgilere nasıl tepki verdiği test edilmiştir. Yetişkinlerin de çocukların da bilgileri tek bir parça halinde görme yeteneğine sahip olduğu görülmüştür.
Testlere göre yetişkinler bazı görsel deneylerde çocuklara nazaran daha iyiydi. Mesela 3 boyutlu gözlük verilerek filmde görünen objelerden hangisinin daha “düz” olduğu sorulduğunda daha doğru cevap veriyorlardı. Bu test hem perspektif hem de binoküler derinlik ile ilgiliydi.
Ancak bu yetişkinlerin her zaman daha iyi olduğunu göstermiyor. Araştırmacılar deneklere özel hazırlanmış 3d diskler verdiler. Bu disklerde çelişkili perspektif ve binoküler özellikler vardı. Disklerin hangisinin eğik olduğunu ayırd etmek yetişkinler için güç olurken, çocuklar bu testi rahatlıkla geçerek doğru cevabı verdiler. (Wilkins, Children and adults see the world in fundamentally different ways)
- Pi’nin Yaşamı Filminden 3D İzlenimleri
Ang Lee’nin Kanadalı Yazar Yann Martel‘in “Pi’nin Yaşamı” adlı kitabından uyarladığı film, “En İyi Kurgu”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Uyarlama Senaryo”, “En İyi Sanat Yönetmeni” ‘nin de dahil olduğu 11 dalda 2013 Oscar’a aday olmuştur.
Film, Pi Patel’in Hindistan’daki egzotik bir hayvanat bahçesinden Pasifik’e uzanan yolculuğunda yaşadığı gemi kazası sonucu bir sandalda bir sırtlan, kırık bacaklı bir zebra, bir orangutan ve bir Bengal kaplanı ile hayatta kalan tek insan olarak yaşadığı akıl almaz hikâyesinini anlatmaktadır. Ancak film özünde “Tanrıyı arayış” olarak da okunabilmektedir.
Film 3 Boyutludur. Sadece görsel şölen bir çok filmin aksine, 3D, Pi’nin yaşamında “sinema dili” anlamında da önemli rol oynar.
- Gemi fırtınada savrulurken, kendimizi dalgaların içinde buluruz. “Göz gözü görmüyor” tabiri bu sahne için son derece doğru bir tanımlamadır.
- Filikanın düşüme sahnesi, üstten alına bir plan ile sunulmaktadır. Böylelikle seyirci, filikanın üzerinde yatan Pi ile tam bir özdeşleşme kurmaktadır.
- Pi denizdeyken, sonsuz uzayı andıran bir görüntü ile denizde kalır. Ön planda ise batan gemiyi görünmektedir. Bu plan, net bir ayrılık ve yalnızlık hissi vermektedir.
- Gemi batarken üstümüze doğru yüzen/atlayan hayvanlar bizi kaosun odak noktası haline getiriyor.
- Bir çok sahnede sosuz arka plan gök yüzünde piyi tek başına görüyoruz. Ki bu da yalnızlığı vurgulamaktadır.
- Kaplan Pİ’ye saldırırken pençelerini seyirciye doğru atıyor Pi eğiliyor. Seyirci de eğilme ihtiyacı hissediyor.
- Işıklar içinde denizden çıkan balina tam bir görsel şölen sunuyor
- Uçan balıklar, seyirciyi beklemediği bir anda “hücum altında” bırakıyor.
- Uçan balıklardan birini bir kamera takip ediyor. Balık önce denize dalıp biraz yüzüyor ardından da filikaya doğru uçup düşüyor. Bu sahnede kaplana iyice yaklaşıyoruz. Ardında da Pi’nin kaplana karşı kurduğu otoriteye lahit oluyoruz.
- 3D Pi’nin düştüğü gerçek üstü adaya inanmamızı ve kendimizi adada yaşanan vahşi ortamda bulmamızı sağlıyor. Adanın gece gelen ürkünçlüğü işleyiciyi içine çekiyor.
- Filikanın denizde kuş bakışı görünüşü ve gökyüzünün denize yansılası kayığın hem uçar gibi görünmesini hem de yer ve denizin birleşmiş olduğu hissini veriyor. Aynı şekilde, özgürlüğün sembolü olan gökyüzü, Pi için esaretin sembolü haline gelen denizle bir araya gelerek kaosa neden oluyor.
- Pi, filminb ir bölümünde filikada olan Bengal kaplanı nedeni ile filikaya gidip yiyecek alamıyor ve daha uzaktaki bir sal üzerinde kalıyor. Uzakta kalan filika ve bize yakın planda görünen Pi ile biz de amacımıza uzaklaşmış hissediyoruz.
- Pi’nin yardım istemek için yazdığı mektubu koyduğu kutuyu attığında, ekranda tam önümüze düşüyor. Yardım isteğini görüyor ama cevap veremiyoruz.
- Hügo Filminden 3D İzlenimleri
Hugo, 2011 yapımı bir Martin Scorsese filmidir. Brian Selznick’in The Invention of Hugo Cabret isimli adlı çocuk romanından uyarlanmıştır. Film, Scorsese’ın ilk 3D filmidir. Film, sinema tarihinde ilk bilim kurgu filmini çeken Georges Méliès’in hayatını konu alır.
Hugo Cabret Paris tren istasyonunun duvarları arasında gizlice yaşayan ve saatlerin düzgün çalışmasından sorumlu, kimsesiz bir çocuktur. Bir müze yangınında saat ustası babasını kaybeder. Ondan kalan bir “automaton”u da gizlice tamir etmeye çalışır. Bu arada Paris tren istasyonunun güvenlik görevlisinden sürekli saklanmaktadır. Oyuncak dükkanı sahibi Bay Georges’tan (Méliés) gizlice mekanik parça aşırır. Bir gün Georges’un manevi kızı Isabella ile tanışır.
Hugo, 84. Akademi Ödülleri’nde En İyi Film de dahil olmak üzere tam 11 dalda aday olmuştur.
- Hügo filmi, 3D olduğu için yetişkinlere çocukluk zamanlarını da hatırlatması açısından, “kabartmalı kitapları” andırmaktadır.
- İstasyon sahnesinde uçan kamera, bizi Hügo’nun yaşamını sembolize eden istasyonun içine sokmaktadır.
- Hügo için büyük tehdit olan istasyon memuru ve köpeğinin 3 boyutlu olarak ekrandan çıkması, Hügo’nun yaşadığı tehdidi bizim de yaşamamıza neden olur ve özdeşleşme sağlar.
- Kutudan fırlayan kağıtlar ile iki çocuk ile biz izleyici de kağıtların altında kalırız. Bu sayede yönetmen ufak detaylarla görsel güzellik sağlarken, izleyicinin de kahramanla özdeşleşmesini sağlamıştır.
- Hügo’nun binada asılı kaldığı sahnede, arka planda görülen Paris şehri önünde görsellik vurgulanmıştır
- İstasyonda yolcuların arasına dalan tren, Lumiere kardeşlerin tren filmine bir gönderme olmakla beraber, 3D deneyimi ile bizim de ilk kez sinemada tren geldiğini görüp kaçan seyircilerin hissettiği şeyleri anlamamıza imkan sağlamaktadır.
- Kar sahnesi de görsel bir şölen sunmaktadır
- Robotun uçtuğu sahnede, Robot diğerlerinden uzaklaşırken bize doğru gelir. Aşağıda ise Hügo’yu görürüz. Artık robot Hügo’ya aittir. (Hügo ile seyirci arasında kalır ve Hügo ile özdeşlik kurulmasını sağlar)
- Alev saçan ejderhalar, uçan 3D kağıtlar üzerindeki resimler, deniz altı yaşamı gösteren sahnelerde yüzen balıklar, yetişkin izleyiciyi çocukluğuna götürmek ve çocuklara yeni bir deneyim sunmak üzere tasarlanmış “modern” oyuncaklardır.
- Hügo’yu saat mekanizması içinde gördüğümüz sahne onun şehrin içinde sıkıştığını sembolize eder. Zira filmde,Paris ve çarklar ardada geçişle gösterilmiş ve Paris bir makineye benzetilmiştir.
KAYNAKLAR
Aslanyürek, Y. Dijital Teknoloji Destekli Sinemada Yapım Sonrası Yaratma Süreçlerinin İncelenmesi, 2013 İstanbul Yüksek Lisans Tezi
Bergan, R. Film, 2008, İstanbul: İnkılab
Özkoçak, Y. Teknolojik Değişimlerin Türk Sinemasında Kurgu Tekniklerine Etkileri 2009 İstanbul Yüksek lisans tezi
Stardelov, I. Balkanların Işık Ressamları Manaki Kardeşler, 2014, İstanbul: ESR
Wilkins, A. Children and adults see the world in fundamentally different ways – http://io9.com/5637134/children-and-adults-see-the-world-in-fundamentally-different-ways