Özellikle son bir yıldır –bence çok geç kalmış- büyük bir Hint furyası aldı başını gidiyor. Hint dizileri, Hint filmleri, Hint müzikleri, Hint dansları, Hint elbiseleri ve daha nicesi… Yani Hindistan gündemimize oturmuş durumda. Peki, bizden bu kadar uzakta bulunan bu ülkeye sevgimiz nasıl oluştu?
Hindistan renkli bir ülkedir. Renkten kastım tabi ki toprağın mavi, havanın kırmızı, bulutların mor olması değil! Hindistan’da ne ararsanız o vardır. Sokağa çıktığınız zaman her kültürü yansıtan davranışlar ve kıyafetler ile karşılaşabilirsiniz. Her dinden, ırktan ve ideolojiden insan yanınızdan geçebilir. Hindistan’ı renkli yapan, bu farklı insanların bir araya gelip kültürlerini sergilemesidir. Bu renk cümbüşü de doğal olarak tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Bütün bunlar Hindistan sinemasına da doğrudan yansımıştır. Masalsı anlatımlar ile süslenmiş filmler sayesinde Hindistan daha fazla öne çıkıp sevilmeye başlanmıştır.
Hindistan’da üç büyük sinema yıldızı vardır. Bunlar: Shah Rukh Khan, Amir Khan ve Salman Khan’dır. (Birbirleri ile akrabalık bağları yok, üçü de Müslüman) Özellikle Hint filmlerine özel ilgisi olmayan kesim tarafından bile tanınan Amir Khan, sosyal içerikli filmleri ile Hint sinemasının tanınmasını ve sevilmesini sağladı. Zikrettiğim oyuncuların rol aldığı, Hintçe çekilen, büyük bütçeli ve Hindistan’ın Mumbai şehri merkezli, dünya çapında izleyicisi bulan yapımlara Bollywood filmleri deniliyor. Bununla birlikte, Hindistan’da Bollywood dışında başka sinemalarda var. Hindistan’da birçok farklı dil konuşulduğu için ayrı ayrı sinema sektörleri oluşmuş. Bunlar arasında, Telugu dilini konuşanlara hitap eden ve Andhra Pradesh eyaletindeki stüdyolarında çekilen Tollywood sineması ile Tamil dilini konuşanlar için Chennai kenti stüdyolarında çekilen Kollywood denilen sinema sektörleri öne çıkıyor.
Bollywood dediğimiz Hintçe filmlerden oluşan yapımlar, diğerlerine nazaran bir nebze daha Avrupai konuları işlediğinden, aralarından sıyrılmış ve dünya çapında izleyiciye ulaşabilmiştir. Türkiye’de genç nesil, Amir Khan’ın unutulmaz filmi 3 Idiots ile Hint filmlerinden bahsetmeye başlasa da önceki nesiller “Avare” filmi sayesinde Hint filmlerini biliyor ve seviyorlardı. Unutulmuş olan bu sevgi, 3 Idiots ile geri gelmiş oldu. 1955 yılında Türkiye’de gösterime giren ve fırtınalar estiren “Avare” filminin ardından Hint filmleri Türk sinemalarında pek gösterim imkânı bulamadı. Nihayet, 2013 yılı başlarında “Barfi! Aşkın Dile İhtiyacı Yoktur” isimli filmle yeniden izleyici ile buluşmaya başladı. Artık özellikle biraz önce bahsettiğim Hint sinemasının üç büyük yıldızının yeni filmleri Türkiye’de de gösterime girebiliyor ve böylece Türkçe dublajlı şekilde Türk halkına rahatlıkla ulaşıyor.

Yazının başında, Hint etkisinin Türkiye’de geç başladığını söylemiştim. Çünkü bu filmlerin, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu coğrafyasında, Türk devletleri ve Rusya’da hatırı sayılır bir izleyici kitlesi var. Bunun nedeni, filmlerde yer alan ve doğu halklarının çok iyi anlayabileceği “içtenlik”dir. Amerikan yapımlarının sunduğu sözde “modern” ama bir o kadar da metaryalizm ve soğukluk kokan filmlere nazaran daha aşina olduğumuz bir kültür sunar bize Hint filmleri. Bu durum eğlenceli müzikleri ve dansları ile pekişir.
Şunu da söylemek gerekir ki, Hint filmlerini sevmeyen bir kesim de var. Zevk ve beğeninin ötesinde, ben bunu toplumca “aşırı doz Amerikan kültürüne maruz kalmaya” bağlıyorum.
Hint sinemasının kapısını bir kez aralarsanız gördüğünüz içten anlatımlı ve görsel açıdan tam bir şölen oluşturan filmler sizi etkisi altına alacaktır. Üç saati bulan sürelere sahip Hint filmleri sizi hiç sıkmadan ekrana kilitleyecektir.