Yönetmen: Shinichiro Watanabe
Stüdyo: Sunrise
Senaryo: Keiko Nobumoto
Müzik: Yoko Kanno
Tür: Bilimkurgu, Macera
Süre: 26 Bölüm
“Çatışmanın ilk kuralı nedir? Onlar seni vurmadan sen onları vur!”
“Anime” kelimesini telaffuz ettiğinizde anime ile ilgili olmayanların aklına Pokemon, Yu-Gi-Oh, Beyblade kimi seriler gelir. Bunlar artık globalleşmiş herkesçe bilinen serilerdir. Hani olur ya futbol takımı sorarsınız Fenerbahçe – Galatasaray derler ama kim daha iyi, kaçıncı sırada bilmezler. Anime ile ilgili olan kesimin aklına ise daima Death Note, Fullmetal Alchemist, Elfen Lied, Berserk ve Cowboy Bebop gibi seriler gelir. Bunlar kült serilerdir ve en azından bir tanesinin yeri birçok insan için ayrıdır. Kimine göre Death Note daha iyidir kimisine göre Cowboy Bebop. Lakin herkesin hemfikir olduğu konu ise “anime” serilerinin liderleri olmalarıdır.
Bir yönetmen düşünün. Tıpkı Quentin Tarantino gibi birkaç yılda bir sadece tek bir film çeken. Shinichiro Watanabe de işte böyle bir yönetmen. Anime evreninin Tarantino’su diyebileceğim Watanabe, şu ana kadar sadece beş anime serisinin yönetmenliğini üstlendi. Elbette yönetmenliğe gelene kadar çeşitli görevlerde bulundu ama bir “yönetmen” olarak ilk deneyimi Cowboy Bebop (1998) serisidir. Daha sonra sırayla Samurai Champloo (2004), Sakamichi no Apollon (2012), Space Dandys (2014, Shingo Natsume ile beraber) ve Zankyou no Terror (2014) serilerinin yönetmenliğini yapmıştır. Kendine has tarzının izlerini daima anime serilerinde görmek mümkündür. Öncelikle Watanabe, müziklere çok fazla önem vermektedir. Bunun dışında serilerinin dram yönü ve insan ilişkileri mükemmele yakındır. Cowboy Bebop ile uzay ve vahşi batıyı sentezlemesi, Samurai Champloo ile samuray ve rap müziğini birleştirmesi gibi etmenler göze çarpmaktadır.
Cowboy Bebop’ta hikayeye geçmeden daha öncesinde olanlara da değinmemiz lazım. 2021 yılında artık yıldızlararası yolculuk “Atlama Ağları” denilen teknoloji sayesinde mümkün hale gelmiştir. Fakat ayda bulunan ağlardan birisi arıza verir ve infilak eder. Aydan kopan büyük bir parça ise doğrudan dünyanın yolunu tutar. Ay parçası atmosfere girdiğinde parçalanır ve yüzlerce meteor parçası olarak dünyaya düşer. Dünyanın büyük bir oranı yaşanamaz hale gelir ve hayatta kalan insanlar ya meteor düşmeyen az sayıdaki yerlere göç eder ya da dünyayı geride bırakarak kendisine yeni bir ev arar. Birçoğu Mars, Jupiter ve Venüs’te bulunan insan kolonilerinin yolunu tutar.
Hikaye elli sene sonra, 2071 yılında başlıyor. Galakside artın suç oranının önüne geçmek için ISSP (Inter Solar System Police / Güneş Sistemleri Arası Polis Gücü) “kelle avcılığını” legal hale getirir. Dolayısıyla suçluların peşine düşen ödül avcıları türer ve Cowboys lakabını alan bu avcılar, para karşılığında suçluları polise teslim etmeye başlar. Geçmişi hakkında konuşmayı pek sevmeyen Spike Spiegel ve eski polis dedektifi ortağı Jet Black, Bebop adındaki uzay gemileri ile kelle avcılığı yaparlar. Hırsızlar, katiller ve daha niceleri Bebop ekibinin hedefi olmuştur ve Spike ile Black işinin ehli kişilerdir. İlerleyen bölümlerde ekibe katılacak olan afet-i devran Faye Valentine, bilgisayar becerileri ile şapka çıkartan Ed ve sevimli köpek Ein ile Bebop ekibi genişler ve yeni maceralara atılırlar. Yirmi altı bölüm boyunca da ekibin maceraları ve Spike’ın geçmişi gözler önüne serilir.
Cowboy Bebop’un takip ettiği bir ana hikayesi yok. Her bölüm veya bölümlerde farklı olaylar ve Bebop ekibinin başına gelenler ekrana yansıtılır. Kimisi hızlı, kimisi dramatik, kimisi ise komiktir. Hepsinin bir ortak özelliği vardır ki; ekrana kilitleyicidirler. Tempo asla düşmemekte ve olayların anlatılışı şahanedir. Bilakis dövüş sahneleri birçok animeye ilham olmuştur. Naruto’nun Spike Spiegel’in dövüşünü birebir kopyaladığı videoyu birçoğunuz görmüştür:)
Görsel olarak anime günümüz serileri kadar detaylı ve çözünürlüğü yüksek değil. Lakin çok daha önemli bir şeye sahip: Ruha. Elle çizilen görseller her zaman serilere ayrı bir hava katmıştır ve Bebop yüksek çözünürlük sunmasa da sımsıcak bir atmosfer sunarak uzay – vahşi batı temasını başarılı bir şekilde yansıtıyor. 2005 yılında serinin “remastered” yani yenilenmiş DVD versiyonu piyasaya sürüldü. Her ne kadar görsellere cila çekildiyse de benim olumsuz bulduğum birçok değişiklik de gerçekleştirilmiş. Birçok yerde ses efektleri değiştirilmiş, bazı şarkılar değişmiş ve bazı bölümlerde bazı sahneler kesik yemiş. 2014 yılında da remastered sürümü elden geçirilerek Blu-ray sürümü piyasaya sürüldü.
Watanabe’nin müziklere çok önem verdiğini daha önce belirtmiştim. Cowboy Bebop vahşi batı havasına rağmen müzikleri buram buram “caz” kokuyor. Herkes tarafından övgü ile bahsedilen müzikleri günümüzde en iyi anime müzikleri arasında görülmektedir. Animenin açılış parçası “Tank” Animage Ödül Töreni’nde töreninde üçüncü en iyi açılış parçası ödülünü almıştır. Müziklerden sorumlu isim olan Yoko Kanno’un besteleri ile seriye katkısı tartışılmaz. Japonya’nın 1972 yılından beri faaliyet gösteren ve en büyük, en köklü stüdyolarından birisi olan Sunrise hakkında ise sanırsam bahsetmeye gerek yok. Önemli projelerini ve anime dünyasına katkılarını saymaya başlarsak işin içinden çıkamayız:)
Serinin bir de Cowboy Bebop: Knockin` on Heaven`s Door adı altında 115 dakikalık 2001 yapımı bir filmi bulunuyor. Zaman aralığı olarak ise 22. ve 23. Bölümler arasında geçiyor. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Cowboy Bebop anime tarihinin en iyilerinden ve her anime izleyicisinin muhakkak izlemesi gereken bir yapım olduğunu düşünüyorum.