Amazonlardan Gelen Harika Kadının Hikâyesi: Wonder Woman
Bu ay vizyona girecek filmler yazımda haziran ayının renkli bir ay olacağından bahsetmiştim. Özellikle süper kahraman filmleri ile pek haşır neşir olduğumuz şu zamanlarda bir süper kahraman ile daha yakından tanıştık. Aslında oldukça eski bir geçmişi olan bir kahraman bu. Kim mi? Wonder Woman.
Önce Wonder Woman’ın çizgi romanından bahsetmek gerek. İlk olarak 1941 yılında bir DC karakteri olarak çizgi roman sayfalarında boy gösterdi. Karakteri tasarlayan, William Moulton Marston’ın biraz çarpık bir ilişki anlayışı vardı ve bu yeni karakteri hayatındaki kadınlardan ilham alarak şekillendirdi.
Wonder Woman, ABD’de 1975-1979 yılları arasında yayınlanan ve önce Cathy Lee Crosby, daha sonra da Lynda Carter’ın başrolünde oynadığı bir TV dizisi olarak yayınlandı. Batman v Superman filmindeki rolüne kadar Wonder Woman sinemada yer almadı.
Wonder Woman, ülkemizde sadece çizgi roman meraklılarının bildiği, pek tanınmayan bir karakterdi, ta ki Batman v Superman filmine kadar. Bu filmle birlikte oldukça dikkat çeken bir karakter oldu ve filmi heyecanla beklendi. Peki, bu kadar beklendiğine değdi mi? Yine pek tanınmayan karakterlerden oluşan “Galaksinin Koruyucuları” gibi bir anda popüler olabilecek mi? Açıkçası, ben beklendiğine değmediğini düşünüyorum. Wonder Woman“karakter” anlamında popüler olmayı başardı. Ama Galaksinin Koruyucuları kadar başarılı bir yapıma bakınca, Wonder Woman’ın fazla şişirilmiş bir film olduğunu düşünüyorum.
Yapım teknik olarak son derece başarılı. Gelişen teknolojiden en çok faydalanan alanlardan birisinin sinema olduğu bir kez daha görülüyor. Filmin kostümleri de son derece iyi. Kostümler filmin geçtiği dönemleri mükemmel şekilde yansıtmış.
Gelelim hikâyeye: Filmde Diana karakterinin nasıl Wonder Woman’a dönüştüğünü izliyoruz. Öykü, yakında gösterime girecek olan JusticeLeague filmine gönderme yaparak başlıyor. Batman, yani Bruce Wayne, Diana’ya bir fotoğraf gönderir. Louvre Müzesi’ndeki ofisinde fotoğrafına bakan Diana’nın geçmişi anımsamasıyla serüven başlar.
Themyscira isimli adada sadece kadın savaşçılar yaşamaktadır. Burada büyümüş olan Diana, herkesten farklı çok özel bir güce sahiptir. Daha önce bu adadan hiç çıkmamış ve hiç erkek görmemiştir. Bir gün adaya bir savaş uçağı düşer ve pilotu KaptanKirk’tır. Şaka şaka! Pilot rolü ile karşımıza çıkan kişi yeni jenerasyon Star Trek filmlerinde Kaptan Kirk’ücanlandıran ChrisPine. Bu yüzden ister istemez aklıma Kaptan Kirk geliyor. Diana,pilot Steve’in hayatını kurtarır. Steve ise Themyscira adası sakinlerine dünyanın çok büyük bir savaş içinde olduğunu anlatır. Bunun arkasında savaş tanrısı Ares olduğunu düşünen Diana, ilk defa adasını terk edecek ve dünyayı kurtarmak üzere yola çıkacaktır.
Filmde, Pilot Steve Trevor iletanışmalarının ardından, Diana’nın hiç bilmediği modern bir dünyaya adım atması gayet eğlenceli anlatılmışlakinyapımın geri kalanı bir süre sonra izleyicinin sıkılmasına neden oluyor. Hayatında ilk kez erkek gören, modern ve kendisine göre rahatsız edici kıyafetler giyen, gelişen teknoloji ile farklı eşyalar ile karşılaşan Diana’nın gösterdiği tepkiler izleyiciyi gülümsetsede ardından gelenanlamsız uzun sahneler filmi sıkıcı hale getiriyor. Sanat filmi değil ki bu, uzun sahnelere gerek duyulsun! Film aksiyon türünüde içinde barındırsada bence aksiyon sahneleri çok yetersiz kalmış. Filmde, Diana’nın mitolojik kökenlerinin çizgi romanda olduğu gibi anlatılmasıise güzeldi.
Açıkça söylemek gerekirse, ben artık “İnsanlar kötüdür ve bütün kötülüğün kaynağı insanlardır” diyerek dünyayı ele geçirmeye çalışan kötü karakterin ve ona karşı çıkarak dünyayı savunan ve “hayır insanlar iyidir” diyen iyi karakterin mücadelesinin” anlatıldığı filmlerden çok sıkıldım. Nedense yapımcılar özellikle fantastik filmlerde bu tema olmadan film çekilemez diye düşünüyor olmalılar.
Film aynı zamanda Diana’nın olgunlaşma sürecininhikâyesi. Her şeye gözü kapalı atlayan Diana’nın, eylemlerinin sonuçlarını düşünerek hareket etmesi gerektiğini öğrenme sürecide diyebilirim buna.Ayrıca film,yine JusticeLeague filmine gönderme yaparak da sona eriyor.
Başta da söylediğim gibi karakteri çoğu kişi tanımadığı için, karakterin tanınması adına güzel bir film olmuş.
Film hoşça vakit geçirmek için güzel bir tercih lakin beklentinizi fazla yüksek tutmamanızı tavsiye ederim. Bu arada WonderWoman’ın şimdiki hasılatlarına bakarak ikinci filmin geleceğini tahmin etmek zor değil.