Rusuf’un Akıl Almaz ilk Macerası: Deponia

Deponia gerek görünüşü, gerek sunumuyla herkesin aklına klasik Lucas Arts macera oyunlarını, daha da spesifik olursak Monkey Island oyunlarını getiriyor. Bu sebepten olsa gerek, Deponia’yı gören çoğu oyuncunun kalbini tatlı bir heyecan alıyor, acaba çocukluğumda oynadığım ilk macera oyunlarınn tadına tekrar varabilecek miyim diye düşünmeden edemiyor. Bakalım Deponia bize bu tadı ve tatmini verebiliyor mu? Buyrun inceleyelim.

Hikayemizin baş kahramanı Rufus uçsuz bucaksız çöp ve hurda yığınlarından oluşan Deponia’da yaşamaktadır. İlginç şekilde bu kokuşmuş ve çirkin bir yerde insanlar yaşamdan şikayetçi değildir. Rufus hariç. Rufus’un en büyük arzusu Deponia’dan gitmektir ve bunun için birbiri üzerine çılgın denemelere girişmektedir. Her ne kadar bugüne kadar Deponia’dan kaçmayı başaramamışsa da, zamanla bu denemeler esnasında çevreye verdiği zarar ve yıkım ile civar halkın da sevgi ve takdirini kazanmayı başarmıştır.

deponia-1

Yine bu denemelerden birinde Rufus’a yardım ederek oyuna başlıyoruz. Bizim yardımımızla mıdır bilinmez, Rufus bu sefer Elysium’a giden bir kapsüle kapağı atmayı başarıp Deponia’ı arkasında bırakacaktır. Lakin kısa bir süreliğine. Gelişen olaylar sonucu kendini tekrar Deponia’da bulacaktır. Ancak bu sefer yanında bir de Elysium’lu bir kızı da Deponia’ya getirmiştir. Yeni kaçış planı, baygın kızı uyandırıp yardımını istemektir.

Deponia 2D çizgifilm tarzı grafikleri ile hoş bir atmosfer yaratmakta gayet başarılı olmuş. Gerçi arkaplanlarda nereredeyse hiç hareket olmasa da genel olarak mekanların gayet hoş çizimleri bizi hurda yığınlarından oluşan bir diyarda olduğumuza inandırmaya yetiyor. Oyundaki karakterlerin hepsinin renkli ve değişik kişilikleri olması gayet hoş bir özellik. Biraz daha hareketli olsalar, gezinip bieşyler ile uğraşsalar Deponia daha yaşayan bir yer olabilirmiş. Karakterler siz etkileşime gereçene kadar biblo gibi duruyorlar. İçlerinde en hareketlisi olan Rufus’un bile hareketlerinde bir tutukluk mevcut. E üzüm üzüme baka baka…

deponia-2

Genel olarak seslendirme ve müzikler yeterince eğlenceli ve oyunun çizgifilm tarzı grafiklerini tamamlayıcı olduğunu söyleyebilriz.Seslendirmenin orjinali Almanca olduğundan karakterlerin dudakları senkronlu değil. Ancak dudakları değil de diyalog ve Rufus’un yorumlarına dikkat ederseniz oldukça eğleneceğinizi söyleyebilrim. Rufus’un diyaloglar haricinde etkileşime girdiğiniz her kişi ve nesne için ayrı yorumlarda bulunması da hoş bir ayrıntı.

Oyunun oynanışı klasik point&clik tarzında, sadece fare ile oynanabiliyor. Envantere ulaşmak için farenin tekerini kullanmak hoş bir fikir olmuş. Zaten oyun boyunca envanter ile çok işiniz olacak. Aynı anda pek çok malzemeyi üzerinizde taşıyıp çeşitli kombinasyonlar yapmanız gerekiyor.

deponia-3

Deponia her ne kadareğlenceli ve atmosfer olarak çekici olsa da, macera türüne yeni oyuncuların dikkatli yaklaşması gereken bir oyun. Bulmacalar için kolay demek zor. Çoğu çok katmanlı olan bulmacalar her ne kadar zaman zaman oyuncuyu bunaltabilecek de olsa, bir kez çözüme ulaşınca aslında pek de mantıksız olmadığını göreceksiniz. Ayrıca bazı bulmacalarda herhangi bir ceza olmadan pas geçme hakkı sağlanmış. Bulamcayı anlıyor ancak bir türlü sonuca varamıyorsanız kullanabileceğiniz bir özellik olmuş. Yine de mekanlar arasında bir ileri bir geri gezinip duracağınız zamanlar olacaktır. Her ihtimale karşı bir çözümü yanı başınızda hazır etmenizi öneririm.

Sonuç olarak, ister kıdemli, ister yeni macerasever olun, Deponia’yı oynamaya değer bir oyun. Gerek hoş grafikleri ve atmosferi, gerekse espirili stili ile macera oyunlarını bu güne getiren özellikleri barındıran hoş bir oyun. Deponia’nın başında hem eğlenmeye hem de kafa yormaya hazır olun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir