Yapımcı Daedalic Entertainment, Deponia adlı yapımları ile macera oyunları dünyasında en dominant isimlerden birisi olduğunu yine kanıtlamayı başarmıştı. Yaklaşık dokuz ay gibi bir aradan sonra üçlemenin ikinci oyunu, Chaos on Deponia sevenleri ile buluştu. Üçlemenin sonu Goodbye Deponia’nın ise 2013 sonbaharında çıkması bekleniyor.
Umudunu Kaybetme Rufus!
Bilmeyenler için söyleyelim, Chaos on Deponia tam bir devam oyunu. Yani ilk oyunu oynamadan ikinciye geçmek olmaz. İlk oyunu şöyle kısaca hatırlayacak olursak; serinin kahramanı Rufus, yaşadıkları Deponia adlı çöplük gezegenden kurtulmak için akla hayale sığmayan planlar yapmakta ama her seferinde hayal kırıklığı yaşamaktadır. Hatta çevresindeki insanların alay konusu bile olmaya başlamıştır. Günün birinde yine bir plan yapar ve tam bu sefer oldu deriz çünkü Rufus, Elysium gemisine bir şekilde çıkmayı başarır. Elbette olaylar planlandığı gibi gitseydi oyun hiç olmazdı değil mi? Birtakım aksilikler yaşanır ve Rusuf, Goal adındaki Elysium’lu kızla beraber yine Deponia’nın yolunu boylar. Amaç da bundan sonra hafızasına sorun olan Goal’ı kendine getirmek ve onun yardımı ile gezegenden ayrılmaktır.
Chaos on Deponia ise ilk oyunun bittiği yerden başlıyor. (İlk oyunu oynamayanlar için bundan sonrası spoiler içerebilir) Yine ilk oyundan tanıdık alıştırma bölümünden sonra ilk oyunda olanları anlatan kısa bir video karşılıyor bizi. Derken Rufus ile Goal’un Elysium yolundaki kapsülde olduğunu görüyoruz. Fakat ilk oyun böyle bitmemişti değil mi? Derken Rufus neler olduğunu, daha doğrusu nasıl kapsülde olduğunu başlıyor anlatmaya. Önce Doc’un evinde basit bir çekici almak için “zincirleme bir reaksiyon” (Rufus’u tanıyanlar eminim ne olduğunu hemen anlamıştır:) gerçekleştirir ve son kaçış planına uygulamaya koymaya kalkar. Sonrasında da Rufus kendisini Goal ve Cletus’un olduğu kapsülde bulur ama Rufus boş durur mu? Yine istenmeden birkaç aksilik yaşanır ve Rufus ile Goal tekrar Deponia’yı boylarlar. Goal’ın başı ise yine data kartı ile derttedir. Doc olan biteni anlatır ve “orijinal” yeni sağlam bir parça alması için Rufus’u görevlendirir ama Rufus Çin malı parça alınca Goal’ın kişiliği üçe bölünür: Bayan Goal, Bebek Goal ve Erkek Fatma Goal. Rufus’un amacı yine bellidir; Goal’ın kişiliklerini birleştirerek kendine getirmek ve Deponia’dan kaçmak. Lakin bu sefer ipin ucunda önemli bir şey daha vardır: Deoponia’nın havaya uçmasını engellemek…
Senin Çöp Dediğin Bizim Evimiz
Chaos on Deponia’da çöp gezegen yine dopdolu olarak karşımıza çıkıyor. İkinci oyunla beraber yapımcılar daha çok mizah ve daha uzun oyun süresi sözü vermişti ve bu sözlerin yerine geldiğini söyleyebilirim. Mekân bakımından ikinci oyun çok daha fazlasını vaat ediyor. Hatta uzun uzunca yürümeyelim diye harita bile eklenmiş oyuna. Üstelik bu mekânların her birinde de muhakkak bir şeyler oluyor. Karakterler bakımından da eski tanıdıkların yanında yeni kişiliklerle de tanışıyoruz. Rufus, Goal, Cletus, Doc ve Bozo gibi demirbaş karakterlerin yanında yepyeni karakterler de bizlerle merhaba diyor. Bu arada, teknik olarak da oyunda birkaç iyileştirme mevcut. En önemlisi ilk oyunda biraz uzun olan kayıt ve yükleme süreleri ikinci oyunla beraber kısalmış durumda. Mizah unsuru ise yine dört dörtlük. Kimi zaman duygusal anlar yaşansa da komedi unsuru ön planda ve başta Rufus yorumları ile olmak üzere sürekli bir tebessüm halinde oyunu oynuyorsunuz. İlk oyundan sonra mizahi olarak dengenin korunabildiğini ve cıvıtılmadığını görmek çok güzel.
Bulmaca Üstüne Bulmaca
Tıpkı ilk oyun gibi üçüncü şahıs bakış açısından (artık bunlardan söz etmeme gerek var mı ki:) fare ile oynanan Deponia 2’de de envanter sistemi iki şekilde işliyor. İsterseniz farenizin tekerleği ile açıp kapayabiliyor ve klasik bir şekilde fareyi ekrandaki envanter yerine getirerek açığa çıkarabiliyorsunuz. Şahsen farenin tekerleğini kullanmanızı önerebilirim çünkü bir hayli pratik. Oyundaki bulmacalar ise orta ve zor seviyeleri aralarında gidip geliyor. Yani Deponia’dan kolay bulmacalar beklemeyin. Geniş mekânlara ilk girdiğinizde kafanız karışabilir, bu mekânlarda toplayabildiğiniz eşyalarla envanteriniz dolabilir. Mini oyunlardan diyalog bulmacalarına ve tabii ki eşya birleştirip kullanmaya kadar birçok bulmaca var oyunda ve dediğim gibi pek öyle kolay da sayılmazlar. Lakin bulmacalar her ne kadar meydan okuyucu olsalar da hiç boş kalmamanız bir artı olabilir. Çünkü bir bulmacayı çözmeye çalışırken başka bir bulmaca karşınıza çıkıyor ve hatta onla uğraşırken bile başka bir tanesi ile karşılaşıyorsunuz. Artı olabilir dedim çünkü bu bulmacalar zorlu ama zevksiz de değiller. Oyunun mizahi etkisi de olunca bulmacalar arasında gidip gelirken oyun başında benim gibi saatlerin nasıl geçtiğini anlayamayabilirsiniz. Anlatmak istediğim oynarken pek fazla boş kalmıyorsunuz ve sürekli bir şeyleri bir şeyler üstünde deneyerek zamanınızı geçiriyorsunuz. Şahsen benim tıkandığım ve ne yapacağımı asla bulamayıp çözümlere başvurduğum bir iki tane bulmaca var ama onları da çözdükten sonra biraz dikkatle hallolmayacak kadar zor olmadığını gördüm. Kısacası bulmacaları çözmek eğlenceli, zorlar ama mantık dışı da değiller.
2D Her Zaman İyidir
Biraz geçmişe dönüp en iyi macera oyunlarına bakarsak çoğunluğunun (bakınız Curse of Monkey Island, Broken Sword) 2D – çizgi film tarzı grafikli macera oyunları olduğunu görebilirsiniz. Şahsen benim de görüşüm bu yönde çünkü çizgi film tarzı grafikler daima daha samimidir ve mizah içerikli oyunlara daha çok yakışıyor. Çünkü sevimli veya eciş bücüş karakterler, garip mekânlar falan öbür türlü güzel durmaz. Ayrıca göze her daim daha hoş geldiklerini de söyleyebilirim. Grafikler bakımından Daedalic Entertainment diğer macera oyunlarında olduğu gibi yine döktürmüş ve çizgi film tarzı grafikleri son damlasına kadar harika bir şekilde kullanmış. Koskoca çöpten bir gezegeni cıvıl cıvıl göstermek bir hayli marifet ister. Arkada takılan karakterler ve hayvanlar mekanların canlı gözükmesini sağlıyor, karakterlerin detay seviyesi ve arka planla uyumu resmen gözünüzü okşuyor. Ayrıca ara videolarda da yine döktürülmüş. Çizgi film şeklindeki ara videolar da grafikleri kadar başarılı. Yani kısaca diyebiliriz ki, grafiksel olarak Chaos on Deponia dört dörtlük.
Huzzah! Onun adı Ru Ru Ru Rufus!
Daedalik Entertainment, Alman kökenli bir firma olduğu için oyunları doğal olarak ilk önce Almanya’da Almanca olarak, daha sonrasında ise İngilizce olarak macera oyunu severler ile buluşuyor. Ben almanca bildiğimden oyunu orijinal dilinde oynuyorum ve seslendirmelerin çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Lakin her Daedalic yapımının İngilizce seslendirmelerin kötü değil ama vasat olduğunu işittim. Durum böyle olunca ben de oynadığım Rufus’un orijinal Almanca sesi ile İngilizce seslendirmesini karşılaştırdım ve maalesef İngilizce seslendirmelerin aldığı eleştirilere hak verdim. Almanca sesli Rufus’un İngiliz Rufus’tan kat ve kat daha iyi olduğunu söyleyebilirim. İngilizce seslendirmeyi şahsen ben de pek tutmadım. Açıkçası orijinal Rufus kadar kendisini başarılı bir şekilde karşısındakine aktaramıyor. Nasıl desem, pek ruh yok. Yine belirteyim, kötü veya amatörce değil ama Almanca seslendirme on üzerinden on ise İngilizce seslendirme için on üzerinden altı diyebilirim. İşin özeti, Almanca seslendirmeler başta Rufus olmak üzere çok başarılı ama İngilizce videodan izlediğim kadarı İngilizce dublaj idare eder kıvamında.
Müzikler ise yine bomba gibi. Özellikle her bölüm başlarında çalan “Huzzah” adlı parça (Almanca veya İngilizce) çok başarılı ve bana göre inanılmaz harika bir parça. Şimdi bile arada açıp açıp dinlerim:) En iyi oyun müzikleri listemi yapsam ilk beşte kesin yer alır. Bu harika parçanın dışında oyun esnasında çalan parçalar da gayet başarılı. Atmosfere göre değişen bu müzikler ses efektleri ile başarılı bir şekilde desteklenmiş.
Sonuç
Chaos on Deponia için çok başarılı bir devam oyunu diyebilirim. Bulmacaları bakımından sakin bir kafa istese de eğlenceli içeriği, sonunda ne olacak diye merak ettirmesi ve müthiş 2D grafikleri ile dört dörtlük bir yapım diyebilirim. Üçüncü oyunu sabırsızlıkla bekliyor ve Daedalic’e başarılar diliyoruz.