Macera Oyunlarının En İyilerinden: Black Mirror Üçlemesi

Macera oyunları ile aşina olanlar Black Mirror adına aşinadır. İlk olarak yapımcı firmanın ülkesi Çek Cumhuriyeti’nde, Unknown Identity tarafından Messneger of Death olarak yaratıldı oyun. Akabinde Unknown Identity’nin üç yapımcısı Future Games çatısı altında toplandı ve yenilenmiş adı ile The Black Mirror, 2003 yılında piyasaya sürüldü. Gerilimli tarzı, kasvetli havası, dev şatosu ve yaşanan trajedileri ile oyun birçok macera oyunu severin gönlünde taht kurmayı başardı. Bir de kahramanımız Samuel hızlı koşabilseydi mükemmel olacaktı ama ağır arkadaşımıza rağmen büyük bir zevkle Black Mirror oynanmış ve bitirilmişti.

black-mirror-castle

2007 yılına geldiğimizde ise oyunun devamının geleceğinin duyurulması ile benim gibi birçok macera oyunu severi bir heyecan kaplamıştı. Yaklaşık beş sene aradan sonra Black Mirror kalesine geri dönebilecektik. Lakin bu sefer yapımcı koltuğunda serinin yaratıcısı Future Games yoktu. Seri, Alman yapımcı Cranberry Productions’a devredilmişti. Yapımcı değişikliği biraz tedirgin etse de (özellikle Mata Hari adlı pek istenileni vermeyen macera oyunundan sonra) beklentiler yine yüksekti. Nitekim oyun 2009 yılında önce Almanya’da ve 2010’da da tüm dünyada piyasadaki yerini aldı. Sonuçsa gayet başarılıydı. Özellikle yenilenmiş grafikleri ile Black Mirror 2 göz kamaştırıyordu dersem herhalde abartmış olmam. İlk oyun ile ikinci oyun arasındaki köprü sağlam inşa edilmişti ve şahsen benim gözümde ilki kadar başarılı bir yapımdı. Kasvetli hava yine kendinden söz ettiriyordu ve “Gordon” laneti yine bizlerleydi. Yarıda biten sonu ile de üçüncü oyuna zemin hazırladığı da aşikârdı.

C
C

2011 yılında ise yine Cranberry Productions’un elinden üçüncü ve son oyun Black Mirror 3 bizlere merhaba dedi. İkinci oyunun tam bittiği yerden başlayan yapım bizleri nihayet sona ulaştırıyordu ama açıkçası ilk iki oyuna göre ufaktan bir düşüş vardı. Tek olarak ele alındığında başarılı bir yapım olarak adlandırılabilir ama ilk iki Black Mirror’un yanında başta bulmacaları ve senaryoda, daha doğrusu atmosferde yaşanan düşüş ile pek beklenen düzeyde değildi. Buna rağmen başta Black Mirror hayranları olarak oyunu severek oynamış ve bitirmenin gururunu yaşamıştık. Dilerseniz üçlemeye bilmeyenler için yakından bir göz atalım.

The Black Mirror

Yağmur ve fırtına Black Mirror Kalesi’ni dövmektedir. Kalenin kulesinde ise yaşlı bir adam pencereden aşağıya bakmaktadır. Çok geçmeden yaşlı adam kendisini boşluğa salıverir ve demir bahçe parmaklıklarına çarparak hayatına son verir. Bu adam, karakterimiz Samuel Gordon’un büyükbabasıdır. Gordon ailesinin en genç ferdi olan Samuel, 12 yıl önce yaşanan trajediler ve gördüğü korkunç rüyalar yüzünden kaleyi terk etmiş ve 12 yıl sonra büyükbabasının cenazesi için kaleye geri dönmüştür. Tabi korkunç rüyaları yeniden yanında getirerek… Samuel, büyükbabasının intihar ettiğine inanmamaktadır ve kalede yaşanan herkesi bizzat sorguya çekmeye başlar. Çok geçmeden Samuel ortada büyük bir sırrın dolandığını keşfeder ve daha Büyükbaba William’ın ölümünün şoku atlatılmadan bir başka ölüm gerçekleşir. Üstelik bu ölüm bir dizi son olacak gibi de durmuyordur.

the-black-mirror-2

6 Bölüm boyunca Samuel’i yönlendirerek Büyükbaba William ve diğer yaşanan vahşi ölümlerin arkasındaki sır perdesini çözmeye çalışıyorduk. Kan öğeleri, kopmuş uzuvlar ve karanlık kalenin atmosferi birleşince ortaya insanı bir yandan geren ama öteki yandan da büyük haz veren bir yapım olarak karşımıza çıkmıştı Black Mirror. Dönemine göre başarılı grafikleri (karakterler biraz sırıtsa da arka planlar olağanüstüydü), dengeli bulmacaları ile desteklenince saatlerce başından kalkılmayan bir yapıma dönüşüyordu oyun. Saatlerce başından kalkılmamasının bir sebebi de şüphesiz Samuel’in hızlı koşamamasıydı ve doğal olarak yaşanan uzun yürüme süreleriydi. Samuel’i sağ sola yöneltmek biraz uzun sürüyordu ve belki de oyuna gölge düşüren tek tarafı da buydu.

F
F

The Black Mirror’un sonu sürprizlerle doluydu ve oyunun bu sonu insanları ikiye bölmeyi de başarıyordu. Beğenenler de vardı, iyi bulmayanlar da. Lakin bu iki grubun da buluştuğu ortak nokta şuydu: Muhakkak bir devam oyunu gelmeliydi.

Black Mirror 2

Yeni yapımcısı ve yeni ana karakteri ile bizlere merhaba demişti Black Mirror 2. Oyunun en dikkat çekici özelliği ise muhteşem grafikleriydi. Animasyonlu 2D arka planları (süzülen bulutlar, yürüyen insanlar) ve başarılı karakterleri ile seyir zevki yüksek bir macera oyunu çıkmıştı karşımıza. En önemlisi de şüphesiz bu yenilenmiş grafiklerle yeniden Black Mirror Kalesi’ne merhaba dememizdi.

black-mirror-2

İkinci oyun, ilk oyundan 12 yıl sonrasını konu alıyor ve Boston’lu fizik okuyan Darren Michaels’i kontrol ediyorduk. Sömestr tatili için Maine’e bağlı sahil kasabası Biddeford’a gelmişti genç Darren. Burada çekilmez bir patronu olsa da bir fotoğrafçının yanında harçlığını da çıkarıyordu. Günün birinde güzeller güzeli İngiliz bir kız Darren’in çalıştığı fotoğrafçıya çıkagelir. Tarih okuduğunu söyleyen kızın peşinde birilerinin olduğu ise Darren’in gözünden kaçmaz. Nitekim Darren’i de etkileyen bir cinayet meydana gelir ve Darren kâbuslar görmeye başlar. Darren istemese de kendisini karanlık bir olayın tam ortasında bulur ve etrafında gelişenler onu istese de istemese de Black Mirror Kalesi’ne götürecektir.

C
C

Dediğim gibi oyunun barındırdığı en büyük yenilik atmosferi tamamlayan harika grafikleriydi. Grafiklerle gerilimli ve heyecan yaratan senaryo da birleşince büyük haz alınabilen bir yapım meydana gelmişti. En önemlisi de, Samuel’in aksine Darren bu sefer koşabiliyordu da:) Bir – iki tane zor olmaktan ziyade sinirleri zorlayan bulmacası dışında da bulmacaları da gayet yerli yerindeydi ve hotspot sistemi ile de insana büyük bir konfor sunmasını biliyordu oyun. Tek büyük kusur olarak belki de oyunun yarım kalan sonunu gösterebilirim. Doğal olarak Black Mirror 2 bittikten sonra üçüncüsünü beklemeye başlamıştık bile.

Black Mirror 3

İkinci oyundan iki sene sonra karşımıza çıkmıştı Black Mirror 3. Sunulan grafikler yine olağanüstüydü. Senaryonun ne alemde olduğunu ise oynayınca görecektik. Derken iki senelik bekleyişin ardından Black Mirror 3, yine önce Almanya’da Cranberry Productions tarafından piyasadaki yerini aldı.

İlk Black Mirror ve ikinci Black Mirror arasında yüzde yüzlük bir bağ olmasa da ikinci oyun ilkinin devamıydı ama ilk oyunu oynamadan da oynanabilir bir yapımdı Black Mirror 2. Lakin Black Mirror 3’ü eğer ikiyi oynamadan oynamaya kalkışırsanız çok büyük bir hataya düşebilirsiniz çünkü oyun tam olarak ikincinin bittiği yerden başlıyor. (Zamanında Yüzüklerin Efendisi’nin ilk filmini izlemeden ikinci filme gitmek ki gişeciye de sormuştuk bağ var mı diye ve filmi eleştirerek ilk arada çıkmamız gibi olur:) Oynamayanlar için spoiler vermek istemediğim için fazla detaya inmeyeceğim ama oyun şöyle başlıyor; ikinci oyunun son yerinden çıktıktan sonra Darren, Black Mirror Kalesi’ne koşar. Ama sadece alevler içinde yutulduğunu görmek için. Üstelik Darren şüpheli duruma düşer ve kodese atılır. Kontrolleri de tam burada ele alırız ve macera kaldığı yerden devam eder.

black-mirror-3-2

Black Mirror 3’ü ikiye bölersek senaryo olarak ilk bölüm için heyecanlı, gerilim yüklü diyebiliriz ama ikinci yarısında maalesef atmosferi biraz düşüyor. Açıkçası oyun barındırdığı final ile biraz sönük kalıyor ve benim de dahil olduğum birçok kişiye göre beklentilerden uzak kalmış oyunun sonu. Elbette oyunun sonu kötü diye algılamak yanlış olur. Sönük kalmasının sebebi ikinci oyunun başarılı atmosferi ve devam eden atmosferin bir nevi yavaşlaması. Kim bilir, belki oyun ikinci yarıdaki gibi bir atmosferle başlasa bu kadar göze batmazdı. Dediğim gibi oyunun sonu kötü olarak algılanmasın. Kötü değil ama beklenildiği düzeyde de değil. Oyunun görseline de kısaca değinecek olursak, ikinci oyundaki ihtişamlı arka plan manzaraları aynen devam ediyor. Özellikle hava olayları, yağan yağmur veya çakan şimşekler görülmeye değer.

Black Mirror Üçlemesi

Belki hayatımda oynadığım en iyi macera oyunu değil Black Mirror serisi ama en iyiler arasındaki yerini de daima koruyacaktır. Future Games ve Samuel Gordon ile başlayan karanlık, lanetli serüven Cranberry Productions ve Darren Michaels ile devam edip son buldu. Eğer kendinize bir macera oyunları hayranı diyorsanız ve Black Mirror üçlemesini hiç oynamadıysanız çok büyük yanlış yaptığınızı söyleyebilirim. Belki oyunu beğenemeyebilirsiniz ama muhakkak önce Samuel’e ve sonrada Darren’e bir şans vermeniz lazım. Kasvetli Black Mirror Kalesi ve Gordon lanetini tatmadan olmaz diyorum ve yazımı bitirerek hepinize bol macera oyunlu günler diliyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir