Akıllı telefonlardan, sosyal medyada, internetten önce. The Matrix serisinden çok çok önce…
Yaşayan Ölülerin Şehri, ilk bakışta size bir zombi öyküsü izlenimi verse de, aslında hem bu kavrama yeni bir anlam getiren, hem de o anlamı ağırlıkla omuzlarınıza yükleyen bir roman.
Günümüzden uzak bir gelecekte geçen eserde, tüm ihtiyaçlar makineler tarafından gerçekleşmektedir. Bu durum karşısında insanların çalışmasına gerek kalmamıştır.
Tüm üretim faaliyetlerinin makineler tarafından karşılanması ise insanları farklı arayışlara yöneltmiş, teknoloji muazzam bir şekilde ilerlemiş, insanlara yaşadıkları dünyadan farklı hayatlar sunan “Macera Makineleri” ortaya çıkmıştır.
Önceleri kişilerin, sonraları ise devletin sahibi olduğu macera makineleri, insanların duyularını mekanik hale getirerek onları makinelere bağlı hale getirmektedir. Duyuları mekanikleşen insanlar makinelere bağlı olarak yaşamalarına rağmen devlet nezdinde ölü kabul edilir.
Bu insanlar, bağlandıkları makineler aracılığıyla yaşadıkları sanal maceralar içinde yaşamaya devam ederler.
KESKİN BİR ELEŞTİRİ
Yaşayan Ölülerin Şehri ilk kez Science Wonder Stories isimli derginin, 1930’lu yıllarda yayınlanan bir sayısında yayınlanmış.
Konusu önce bana The Matrix serisini hatırlatsa da, sonrasında kullandığı sahte isim ve hesaplarla kendini olduğundan çok başka tanıtan, zamanının büyük kısmını internette geçiren, en cilalı fotoğraflarını arkadaşlarıyla paylaşırken aslında gösterdiğinden çok daha sade hayat yaşayan insanlar geldi gözümün önüne.
Önü alınması gereken günümüz sahte dünya özenmelerinin, gelecekte ne hale gelebileceğini gösteren bu çalışma, bize yaklaşık 100 yıl öncesinden bir uyarı gibi aslında…
Yazar : Fletcher Pratt & Laurence Manning
Yayınevi : 6,45 Yayınları
Orjinal Adı : City of the Living Dead
Çeviri : Deniz Kurt
Çıkış Tarihi : Haziran 2016
Sayfa Sayısı : 64