Her sinema severin ve sinema ile az çok ilgilenen herkesin adının defalarca duyduğu bir baş yapıt niteliğinde olan Rezervuar Köpekleri, Quentin Tarantino’nun ilk uzun metraj filmidir. Rezervuar Köpekleri aynı zaman da sinema tarihi açısından da bir çok ilki içinde barındır. Bu ilkler; anlatım tarzı, müziklerin kullanım şekli, objelerin önemi, çekim açıları ve karakter isimleri yerine kullanılan basit lakaplar olarak sıralanabilir.
Rezervuar Köpekleri, Tarantino’nun sinema dünyasındaki çılgın farklı ve aykırı kişiliği hakkında günümüzde izlendiğinde çokça ipucu verse de, vizyona girdiği 1992 yılında oldukça fazla eleştiriye maruz kalmıştı. Filmin içindeki şiddet sahnelerinin gereksiz çok olması, kullanılan dilin aşırı faşist olması, kanlı sahnelerin (neredeyse film boyunca sürekli kanlar içinde ve yaralı birileri var) çokluğu ve karakterlerin tümünün kötü olması gibi bir çok sebepten hem sinema eleştirmenleri hem de sinema izleyicileri tarafından bolca eleştirilmişti.
Fakat Quentin Tarantino 1994 yılında Pulp Fiction ile ödüller alıp, yaptığının bir yeni bir sinema türü ortaya çıkarmak olduğu anlaşıldığında Rezervuar Köpekleri’nin değeri daha iyi anlaşılmıştır. Pulp Fiction’dan sonra gelen Kill Bill serileri ile sinema dünyası Tarantino Sineması diye bir tabir ile tanışmış ve kabullenmiş oldu.
Rezervuar Köpekleri bir birini tanımayan bir grup suçlunun bir soygun yapmak için bir araya gelmesini ve işlerin planlandığı şekilde gitmemesi ile yaşananları konu ediniyor. Filmdeki tüm karakterlerin bir renk ile tanımlanmış isimleri var. Filmde hiç bir karakter aşırı baskın değil fakat her karakterin kişilikleri çok açık olarak verilmiş. Mesela beyaz karakterini oynayan Harvey Keitel ismi gibi gizlisi saklısı olmayan aslında Babacan tavırlı fakat içinde bulunduğu dünyaya uyum sağlamış biri. Ya da turuncu isimli Tim Roth, turuncu renginin karakteri gibi aslında kim olduğu bilinmeyen (sonra anlıyoruz ki polismiş) çok fazla güvenilmemesi gereken biri. Sarışın ise sarı sendika kavramından bakıldığında patrona yakın olan bir kişi. Zaten Michael Madsen de Joe (Lawrence Tierney) tarafından en sevilen kişidir. Pembe karakteri ise toplum dayatmalarına sinir olan kendi kuralları olan fakat mahalle baskısı karşısında yelkenleri suya indiren bir karakter olarak çıkıyor karşımıza.
Filmdeki karakterlerin hepsi aslında toplumda normal bir yaşam sürmeyi becerememiş ve suça karışmış, cezaevine girmiş veya polis tarafından aranan kişiler olmalarına rağmen film boyunca normal şartlarda çalışıp az para kazanan kişiler ile dalga geçmekte ve dolaylı olarak aşağılamaktalar. Amerika da yaşayan siyahileri, İngilizce’de zenci kelimesinin aşağılayıcı bir ifadesi olan negger kelimesi ile sürekli rencide etmekteler. Bu tavır Tarantino’nun diğer filmlerinde de sıkça görülmektedir. Yönetmenin bu argümanları sürekli kullanması siyahileri veya sosyoekonomik olarak düşük seviyelerdeki insanları yermek için değil, filmlerindeki karakterlerin toplumda normal bir birey olmayı becerememenin verdiği ezikliği bastırma çabasının bir göstergesidir. Bu ezikliği zaten filmin isminden de anlayabiliyoruz.
Quentin Tarantino’nun felsefesini kavramak için ilk izlenecek filmi Pulp Fiction sonrasında ise Rezervuar Köpekleri olmalıdır. Zaten Kill Bill serileri herkes tarafından aksiyon filmi olarak izlenmekte. Bu sıra ile izlendiğinde bir kitap kadar olmasa da ufkunuzu açmak için epey faydalı olacaktır. Benim fikrim budur.
Herkese iyi seyirler.
wow süper