Rüyalar Alemine Girmeye Hazır mısınız? İşte karşınızda: PAPRİKA

PAPRİKA ANİME İNCELEMESİ

David Lynch anime yapsa nasıl olur diye hiç düşündünüz mü?

Sinema dünyasında anlaşılması zor bir dâhidir Lynch. Lynch filmi olduğunu bilmediğiniz halde izlediğiniz bir filmin ona ait olduğunu kolayca anlayabilirsiniz. Özellikle sinema yazarlarının ve sinema incelemelerine bayılan izleyicilerinin en sevdiği yönetmenlerden birisi olmasının bir sebebi de bolca izleyiciye alt okumalar sunmasıdır. Lynch’in esrarengiz karakterler ve ögelerle süslediği filmlerini özellikle gizem – gerilim – psikoloji meraklıları büyük ölçüde severler. Düş ve gerçeklik arasındaki çizgi, akıllılık ve delilik arasındaki karmaşa Lynch’in yansıtmayı en çok sevdiği anlatımlardır.

Başta sorduğum sorunun cevabını merak edenlere Satoshi Kon’un animelerini izlemelerini öneririm. Çünkü Kon’un animelerini izleyince, David Lynch anime yapsa anca bu olurdu diyeceksiniz.  Lynch’in filmlerinden alışık olduğumuz zihnin-rüya karmaşasını Satashi Kon animede seyircisine sunmuş. Perfect Blue, Tokyo Godfathers, Millennium Actress gibi efsane animelerin yönetmeni Satoshi Kon, Paprika isimli anime ile de saygınlığını ve başarısını bir kez daha kanıtlamıştır. Yalnız ne yazık ki Kon 24 Ağustos 2010 yılında henüz 46 yaşındayken aramızdan ayrıldı. Yaşasaydı kesinlikle bugün Miyazaki ile “en iyi anime yönetmeni” kimdir konusunda yarışıyor olurlardı. Ayrıca belirtmek isterim ki Satoshi Kon animeleri Avrupa – Amerika tarzı bir anlatıma sahiptir. Satoshi Kon sizi Miyazaki gibi kültürel anlatıları anlamakla uğraştırmaz. Onun amacı izleyiciyi düşler ve gerçekler dünyasında gezintiye çıkarıp, algılarını zorlamaktır.

 Rüyalar Alemine Girmeye Hazır mısınız? İşte karşınızda: PAPRİKA

Paprika, 1993 yılında yayımlanan Yasutaka Tsutsui’nin aynı isimli romanından uyarlanmıştır. Yönetmenliğini David Cronenberg’in yaptığı 1999 yapımı eXistenZ filmi ile benzerliği sürekli dile getirilir. eXistenZ  filminde bir oyun şirketi oyuncuların vücutlarına bağladıkları taşınılabilir bir aygıt (bir nevi oyun konsolu) ile oyuncuların uykuya dalarak oyuna girmelerini sağlamaktadır. Satoshi Kon animenin eXistenZ filminden “esinlenmediğini” doğrudan doğruya “kitaptan uyarlandığını” üstüne basarak belirtmiştir. Benzer bir konu Inception filmin’de, Dreamfall: The Longest Journey adlı oyununda ve Sword Art Online animesinde de kullanılmıştır. Zaten “rüyaların ve bilinçaltının kurcalanması” temasını, psikolojik yönü ağır basan ve genel bir kimlik karmaşasının söz konusu olduğu film, oyun ve animelerde sıkça görüyoruz.

Anime, sirk sahnesi ile başlar. 29 yaşındaki Dedektif Kogawa’nın rüyasında bir sirkte olduğunu ve rüyanın bir kâbusa dönüşmesini görürüz. Konu dışı olacak ama sirk sahneleri özellikle korku, gerilim, psikolojik filmlerinde bolca karşımıza çıkar. Her ne kadar kuklalar ve palyaçolar, eğlence aracı olarak görünse de aslında insanların maskelerin altındaki korkunç kişiliklerini gizlemek için sıkça kullanılan unsurlardır. Freaks (1932) filminin de bu algının oluşturmasında büyük etkisi olsa gerek. Son olarak American Horror Story Freak Show’da da bu olgunun hala geçerli bir korku ve gerilim algısı oluşturmaya devam ettiğini görmüş olduk.

Psikiyatri Araştırma Vakfında çalışan bilim adamı Tokita Kosaku tarafından desteklenen ve hastaların daha iyi tedavi edilebilmesi için onların rüyalarına girip, rüyalarını kayıt etmeye yarayan “DC mini” isminde üç adet makine üretilmiştir. Test aşamasında olan DC Mini aracılığı ile Psikiyatrist Doktor Chiba Atsuko, Paprika isimli 18 yaşındaki bir rüya karakteri ile insanların rüyasına girerek onları tedavi etmeye çalışmaktadır.

Vakfın başkanı, DC minilerin üretildiği ilk günden beri makineye karşıdır. İnsan zihnine girmenin faydan çok zarar getireceğini söyler. Vakıf başkanı “bilim ve teknoloji üretmek ve geliştirmek insanoğlunun sorumluluğunda olduğu gibi kontrol etmekte insanoğlunun sorumluluğundadır. DC mini rüyaları ele geçirmekte. Rüyaları bir başkasına sunmak yani ele geçirmesine müsaade etmek aşırı güven gerektirir. Aşırı güven de zayıflığa yol açar” demektedir. Diğer psikiyatrlar ise hastalarla daha derin bir bağ kurmak için makinenin gerekli olduğunu iddia ederler. Paprika’ya göre bu makine sayesinde ruh bedenin sınırlarından kurtulacak ve sınırsız özgürlük kazanacaktır.

 

DC miniler vakıftan birisi tarafından ansızın çalınır. Cihazlar henüz şifrelenmediği için makineyi çalan kişi herhangi bir yerden bir psikoterapi makinesine bağlanabilecek ve makineye bağlı zihinlere girebilecek, böylece zihnine girdiği kişiye istediği rüyayı gördürebilecektir. Bu da zihnine girdiği kişinin başına her türlü belayı açabileceği gibi düş ve gerçeklik arasındaki çizgiyi ortadan kaldırarak büyük bir kaos yaratabilecektir.


Dr. Atsuko, DC minileri çalan kişinin bir süredir ortadan kaybolan Dr. Tokita’nın araştırma asistanı Himuro olduğundan şüphelenir. Himuro’nun peşine düşen Dr. Atsuko dışında Laboratuvar’da çalışan herkesin sinir sistemine girilir ve uyanıkken rüyalar görmeleri sağlanır. Tabi ki görülen bu rüyaları DC minileri çalan kişi yönetmektedir. Dr. Atsuko, araştırmacıların zamanla akıl sağlıklarını yitirdiklerini görünce çalınan DC minilerin insanların zihinlerini yok etmek üzere kullanıldığını anlar. Himuro’nun da aslında bir kurban olduğunu farkeden Dr. Atsuko asıl suçlunun peşine düşerken Paprika ile kendi kişiliği arasında bir mücadeleye girecek, Dr. Tokita’nın kendisi için önemini anlayacaktır.

 

Anime, görsel olarak oldukça renkli ve canlı. Hatta renk cümbüşü izleyicinin gözünü yorabilir. Türdeşlerine göre oldukça hareketli bir anime ki sanırım bu da animenin yönetmeninin Satoshi Kon olduğunun göstergelerinden bir tanesi. Anime adeta izleyiciyi çılgın bir rüyanın içine sürüklüyor, o çılgın rüya daha sonra kabusa dönüşüyor.

Psikolojik yaklaşımları oldukça etkileyici olan anime, “neden sonuç” ilişkisini de tutarlı bir biçimde işlemiştir. Anime, psikolojik değinmeleri ile Sigmund Freud’a da bir selam göndermiş. Perfect Blue animesinde olduğu gibi hayal ve gerçek sıklıkla birbiri içine giriyor. Biraz da bu sebepten dolayı büyük bir dikkatle izlenmediği sürece akışına yetişilemeyecek bir anime olduğunu da belirtmeliyim.

Paprika animesi, CGI Computer-generated imagery ve el çizimleri ile birlikte hazırlanmış. Özellikle el çizimleri yapıma doğal ve etkileyici bir hava katmış. Çizimleri oldukça yumuşak, günümüz animelerinden farklı olarak daha insancıl, karakterleri klasik animelerdeki gibi daha gerçeğe yakın.

Müzikleri de oldukça başarılı olan animenin kapanış parçası “The Girl in Byakkoya – White Tiger Field”, 79. Akademi Ödülleri’nde “En İyi Özgün Müzik” kategorisinde Oscar aday adayı oldu. Ayrıca ünlü besteci Susumu Hirasawa’nın parade isimli parçası da oldukça etkileyici ve animenin atmosferine seyirciyi çeken başaralı bir parça. Paprika, 79. Akademi Ödülleri’nde de “En İyi Animasyon Film” kategorisinde Oscar aday adayı oldu.

Yazıyı bitirmeden önce bahsetmek istediğim bir diğer nokta ise Dr. Atsuko’nun kimlik bunalımı.  İlk bakışta kendinden çok emin, büyük bir özgüvene sahip profesyonel bir psikiyatr olan karakter, rüyalar âleminde bir nevi taht kuran Paprika isimli bir id’e yani bilinçaltına sahiptir. Bu id bizim gördüğümüz Atsuko karakterinden tamamen başkadır. Atsuko şık takımlar içinde, sakin, nazik bir karakter iken Paprika kot pantolonu ve t-shirtü ile çok rahat, doğal ve hareketlidir. Animeyi izledikçe sınırları olan ve asıl karmaşayı yaşanın Paprika değil Dr. Atsuko olduğunu anlarız. Paprika animesi bir nevi Dr. Atsuko’nun bilinçaltını keşfetme yolculuğudur. Animeyi izlerken Dr. Atsuko ile seyirci de düşlerini sorgulamaya başlayacak ve kendi içindeki Paprika’ya ulaşmaya çalışacaktır.

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir