Bu Filmlerin türü Tarihi Film mi?

Türk Sinemasında özellikle 1960 ve 1970’lerde genellikle Cüneyt Arkın’ın başrolde gördüğümüz tarihsel filmler patlama yapmıştır. Gösterime girdikleri dönemde başarılı gişe hasılatları yaptıkları ve halen birçok TV kanalında yayınlanan bu filmler için patlama yapmış tabiri uygun olmakla birlikte, tarihsel filmler yakıştırması hiç de uygun gözükmemekte.

Kara Murat, Malkoçoğlu, Battal Gazi vb. isimlerdeki bu filmlerin ti’ye alınmasının sebeplerini biri veya birkaçını izlediyseniz muhtemelen biliyorsunuz ama yine de kısaca bahsetmek gerekirse: absürt ve birbirinin aynısı abartılı aksiyon sahneleri, zayıf senaryo kurgusu, vasat oyunculuk ve hepsinden kötüsü her filmin birbirinin hemen hemen aynı öyküde olması. Burada asıl sorulması gereken soru bu filmlerin türünün ne olduğudur. Öncelikle bu filmler neden tarihsel film olamaz, ondan bahsedelim.fft99_mf1470205

Kara Murat serisinde hemen hemen her filmde şövalyeler bir Türk köyünü basar halkı kılıçtan geçirir, köye her şey olup bittikten sonra gelen kahramanımız intikam yemini eder ve Bizans kalesine tek başına baskın düzenleyip kaledeki bütün savaşçıları öldürür. Serideki devam filmlerini birbirinden ayıran ise, bazen Kara Murat’ın kaçırılıp Hristiyan yapılan oğlunun hikâyeye katılması bazen de nedense ormanda yaşayan ve sayıları beşi geçmeyen Türk çetesinin Kahramanımıza eşlik etmesi. Filmin sonunda Müslüman olup Kahramanımızla evlenen Bizans Prenseslerini de unutmamak gerekir.

Bu filmlerin Osmanlı‘nın erken dönemlerinin anlattığı havası olsa da daha çok o dönemlere benzeyen “alternatif bir evrende” geçtiği düşünülebilir. Çünkü bu filmlerde tarihi olaylar, savaşlar, isyanlar vb. vakalar işlenmemiştir. Kara Murat Fatih’in Fedaisi adlı film, isminden de anlaşılacağı gibi Fatih döneminde geçmektedir ancak filmin bir sahnesinde Padişahtan gelen fermanın arkasında Kanuni Sultan Süleyman’ın Turasını görürüz! Bölgede yaşayan Bizanslı Rumlar da Türkler de Türkçe konuşmaktadırlar. (Bu genellikle en ciddi ve tarihi gerçeğine çok yakın anlattığı iddiasında olan filmlerde de görülen bir gerçektir). Filmlerde Bizans’ın halkına, Osmanlı’nın askerlerine rastlanmaz. Filmler kesin olarak başkarakter etrafında döner ve bu başkarakterler gerçekte yaşadığı şüpheli efsanevi kişilerdir. Aksiyon sahnelerinde, Bruce Lee filmlerinden anımsayacağımız müziklerin çalması Tarih kitaplarında rastlanmayan kahramanlara yer verilmesi (Küçük bir çocukken ormanda aslanlar tarafından büyütülmüş, elleri asit ile eriyince demirden pençe yapılan Kılıç Arslan gibi) filmlerin tarihsellik iddiası olmadığını kanıtlar gibidir.

maxresdefaultPeki, filmleri izlerken bolca güldüğümüze göre bunlar komedi filmi midir? “Yönetmen komedi filmi çekmek amacında değilse, komedi filmi değildir” tespiti doğru mudur? Bu ayrı bir tartışma konusu olabilir.

Filmlerin başrol oyuncusu Cüneyt Arkın’ın hakkını vermek gerekir. Oyuncunun dublör kullanmadığını ve aksiyon sahnelerindeki tehlikeleri koreografileri yapabilmek için sirkte eğitim alıp uzun süre çalıştığını bilmeyen yoktur. Keşke filmin yapımcıları da Cüneyt Arkın gibi filmlere hazırlansalardı. Mesela çekmeden önce tarih okusalar ve vizyonlarını geliştirmek adına farklı çalışmalarda bulunsalardı.

Dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak daha ağır eleştirilerden kaçınsam da aynı dönemde yurt dışında yapılan Ben Hur (1959) gibi filmleri düşündükçe imkânlar dâhilinde daha başarılı filmlere imza atılabilirdi diye düşünmeden de edemiyorum. Sinemada imkânsızlık büyük engeldir ancak vizyonsuzluk çok daha büyük bir engeldir. Belki de bu filmler bu düşüncenin ispatı sayılabilir. Aynı yıllarda yurt dışında çekilmiş 20027223.jpg-r_215_290-f_jpg-q_x-xxyxxbirçok filmi gözümün önüne getiriyor ve ”hangi sahne kısıtlı teknik imkânlar sebebiyle yapılamazdı?” diye düşünüyor ama cevabı bulamıyorum. O dönem gişe başarısı elde etmiş olsa da şimdi ti’ye alındığı gerçeğini de göz önünde bulundurarak söylüyorum. O yılları yaşamadım ve yaşamış kişilerle de bu filmler hakkında detaylı sohbetlerde bulunmadım ancak çok açık ki yapıldığı dönemde de izlemeyi reddeden izleyip de ti’ye alan birçok kişi vardı. Günümüz Türk sinemasında da özellikle 2008’den itibaren patlama yapan korku ve komedi furyasına ait birçok filmi, birçoğumuz beğenmiyor, izlemiyor ya da sosyal izleyici (sosyal içici gibi bir şey) olarak izleyip olumsuz görüş belirtiyor ve ti’ye alıyoruz. Yıllar sonra bu filmlere ve döneme bakışın çok daha acımasız olacağından şüphe etmiyorum. Çünkü imkânlar çok daha ileride ve başarılı örneklerin sayısı hiç de azımsanmayacak kadar fazla. Demek ki “Nasıl olsa izleniyor” mantığı halen devam ediyor.  Dünyayı Kurtaran Adam filmini hem ti’ye alıp hem de “oradan bir komedi filmi çıkar mı” diye yapılmış filmin başarısızlığının ardında net olarak bu samimiyetsizlik yatıyor bence. Korku ve komedi furyası hakkında bir yazı yazmayı planladığımdan şimdilik bu konu hakkında görüşlerimi kısa kesiyorum.

Değinmeden geçmeyeceğim yazıda bahsi geçen filmlerin yapıldığı dönem bir de “Tarkan” serisi yapıldı. Senaryo bakımından “görece” daha iyi olduğu söylenebilir ama diğer konularda maalesef çok benzerlik taşıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir